23 Ağustos 2012 Perşembe

Araba Sevdası Değerlendirme


 

2.ESRİN KISA ÖZETİ   :

Bihruz Bey, babasının işi icabı memleketin birçok yerini dolaşmış ve bu nedenle tahsilini pek yapamamış bir gençtir. Babasının varlığıyla yaşayan, bir evin biricik evladıdır. Ehemmiyet verdiği yegâne şeyler; markalı giyinmek, Fransızca dersi almak, aldığı bu derslerle öğrendiği Fransızca’yı alakalı alakasız her yerde kullanmak ve bir de belki en mühimi ve romana ismini veren kısmı, pahalı arabasıyla dolaşmaktır. (Tabiki arabadan kastımız, günün önemli ulaşım araçlarından biri olan, atlı arabadır.) Babasının vefatından sonra büyük bir servetin üzerine konar, bu pahalı ve özentili yaşamıyla tam bir mirasyedidir.

Arabası ile gezmek onun için öyle bir hal almıştır ki, soğuk kış günlerinde ya da yazın kavurucu sıcağında günün yirmi dört saatini arabasında geçirmektedir. Bu arada pahalı arabasının bir hayli yüklü taksitlerini elindeki köşkleri satarak ödemektedir.

Haftanın birkaç günü Mösyö Piyer’den aldığı Fransızca dersleri, belki tahsil hayatının yegâne bölümüdür. Yarım yamalak bilgisiyle, olur olmaz yerlerde kullandığı diliyle, Fransız uşak Mişel’in bile zaman zaman anlamadığı bir konuşması vardır. Hele Fransız yazarların edebi kitaplarını okumak, onlarla mest olmak onun için edebiyatın kendisidir.

Kadınlar konusunda ise fazlaca iştahlı değildir. Beğenmek şöyle dursun, yegâne gayesi, araba ekipmanı ve markalı kıyafetleriyle göz doldurmak, beğenilmek, hatta hayranlık uyandırmaktır. Bu nedenle şehrin eğlence merkezlerini fellik fellik gezmekten başka işi yoktur, işine bile arada bir uğrar. Hayat onun için böylece sürüp giderken, sefahat mekanlarından biri ola Çamlıca’ da, ahbabı Keşfi Bey ile sohbet ederken gördüğü sarışın dilber merakını celbeder, hatta oracıkta ona aşık olur. Onun da kendisine aşık olduğuna inanmaktadır. İşte bundan sonraki kısım Bihruz Bey’in platonik aşkının, hatta kurgusal aşkının, Keşfi Bey’in yalanlarıyla nasıl şekillendiğinin komik bir hikâyesidir.

Keşfi Bey, etrafında yalancılığıyla bilinen, yaşantısıyla Bihruz ‘dan pek farkı olmayan sorumsuz bir gençtir. Yalanlarını çocukluğunun saf oyunlarıyla karıştıran, bu zararsız delikanlı ilk önce Bihruz’a bu sarışın hatunu tanıdığını söyler, öyle ki yalanlar Bihruz Bey’in sevgilisini Keşfi Bey’ den delice kıskanmasına sebep olur. Keşfi, yalanlarını, hatunun ölüm haberine kadar vardırır. Bihruz’un içli aşkını bilmeksizin uydurulan bu yalanlar, aşk acısının komik öykülerini ortaya çıkarır. Aradan geçen birkaç aylık zaman içinde, aşık olduğu sarışın hatunu, Periveş Hanım’ı, hiç göremeyen Bihruz, ölüm masalına kolayca kanar, çünkü son derece saftır ve aşık olmanın kendine has şüpheciliğine o da düşüvermiştir. Aşk acılarıyla geçirilen birkaç zaman, Bihruz’da bazı değişikliklere sebep olur, eğlence yerlerinde boy göstermek ya da arabasıyla etrafta tur atmak eskisi gibi zevk vermemektedir. Artık kırlarda tek başına dolaşmayı, sevgilisini düşünmeyi, hatta eğlencelerden el çekip, Ramazan ayı geldiğinde oruç tutup namaz kılmayı tercih eder olur. Vazgeçemediği yegâne şey kullandığı Fransızca kelimelerdir.

Bihruz acı gerçeği geç te olsa öğrenir. Aşık olduğu Periveş ölmemiştir ama, kendisine aşık olmak bir yana varlığından habersiz, hercai bir hanımdır.

Bihruz’un bu komik hikâyesi, aslında güçlü bir içerikle aşkı işler.

3.MUHTEVA BİLİGİSİ  :


A)ANA FİKRİ:

             Dönemin siyasi kargaşası bir yana, Osmanlı’nın yeni yeni batıya açılma çabalarıyla, İstanbul’un aristokrat çevrelerinin nasıl bir anda Fransızca meraklısı olduğu komik ve alaycı bir dille ifade ediliyor.

 

 

B) ALINACAK DERSLER:

19.yy da İstanbul’da tazimatın başlıca amacı olan garplılaşmayı, o devrin İstanbulluları arasında yanlış, ters anlayan alafranga bozuntusu bir zümre vardır. Mehmet Akif’in şu sözlerinde de belirttiği gibi:               

“Ayran daha midesinde kaynar;

Kalkmışta teres bilardo oynar...”

       Garplılaşmanın özünü bir yana bırakıp kabuğunu taklit eden bu fındık beyinli alafranga müsveddeleri, çıktığı kabuğu beğenmeyen fındık gibi, Türklüğü küçümsemişlerdir. Biz bunlara örnek olup Türklüğü yüceltmeliyiz.

D)      OLAYIN KİŞİLERİ VE TAHLİLLERİ: 

BİHRUZ BEY:

         Bihruz Bey, babasının işi icabı memleketin birçok yerini dolaşmış ve bu nedenle tahsilini pek yapamamış bir gençtir. Babasının varlığıyla yaşayan, bir evin biricik evladıdır. Ehemmiyet verdiği yegane şeyler; markalı giyinmek, Fransızca dersi almak, aldığı bu derslerle öğrendiği Fransızca’yı alakalı alakasız her yerde kullanmak ve bir de belki en mühimi ve romana ismini veren kısmı, pahalı arabasıyla dolaşmaktır. Babasının vefatından sonra büyük bir servetin üzerine konar, bu pahalı ve özentili yaşamıyla tam bir mirasyedidir


 

 

.

KEŞİF BEY:

Eski Şam defterdarı Sehabi Efendinin en küçük oğludur.

Keşfi Bey, etrafında yalancılığıyla bilinen, yaşantısıyla Bihruz ‘dan pek farkı olmayan sorumsuz bir gençtir.        

   

PERİVEŞ HANIM:

Sarışın, kısadan uzunca,  uzundan kısaca, orta boylu, narin yapılı saçları saç boyalarının verdiği kızıl renkte değil, gayet açık ve tabii sarı; gözleri ise çok güzel bir yaratılış hatası olarak, mavi yahut yeşil değil, tahrirli koyu sarı; kaşları kumral; siması vücudunun narinliğine nispetle dolgunca; burnu ise incecik ağzı küçücük biçimli ve çok güzeldi. 

D) OLAYIN GEÇTİĞİ MEKÂN:

Üsküdardan Bağlar başı yolu ile Çamlıca’ ya gidilirken Topanelioğlu ‘ndaki dört yol ağzından aşağı yukarı yüz adım ileriye bakılacak olunursa o geniş şosenin sonunda ve tam ortasında, etrafı bir buçuk arşın kadar yüksek duvarlarla çevrili bir ağaçlık görülür.  

          Ağaçlığın büyücek bir kapısı vardır ki tam iki yolun birleştiği yerin ortasındadır. Bu yollardan devam edildiği zaman Çamlıca tepesinin yanında Çamlıca Parkı görünür.                      

F)         TÜR BİLGİSİ:

Türk Edebiyatının ilk realist romanıdır.    

  ROMAN: İnsan veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, itibari veya gerçek olaylara dayanan edebiyat türü.

4)YAZAR HAKKINDA BİLGİ:

A. YAZARIN HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ:          

Tanzimat döneminin önemli edebiyatçılarından biri olan Recaizade Mahmut Ekrem 1 Mart 1847'de İstanbul'da doğdu. 1858'de Mekteb-i İrfan'da öğrenimini tamamladı. Hariciye Mektubi Kalemi'ne memur olarak girdi. Bu görevi sırasında Namık Kemal ile tanıştı ve onun yönetimindeki Tasvir-i Efkâr gazetesinde yazmaya başladı. 1867'de Namık Kemal Avrupa'ya kaçarken gazetenin yönetimini Recaizade Ekrem'e bıraktı. Siyasetle ilgilenmedi ve kendisini tamamen edebiyata verdi. Yazılarını Ahmet Mithat Efendi'nin çıkardığı Dağarcık dergisinde yayımlamaya başladı. Batı edebiyatından çevirmeler yaptı.

        1877'de Şura-yı Devlet üyeliğine getirildi. 1878'de Mülkiye Mektebi'nde başladığı öğretmenlik mesleğini Galatasaray Sultanisi'nde sürdürdü. Bu okullarda verdiği derslerin notlarını 1883'te Talim-i Edebiyat kitabında topladı. Bu kitap özellikle şiir konusunda getirdiği yeni bakış açısı ile önemli bir yapıttı. 31 Ocak 1914'te İstanbul'da öldü. Öldüğünde Meclis-i Ayan üyesiydi. Recaizade Ekrem'in Türk edebiyatına önemli katkılarından biri de 1895'ten sonra öğrencilerini Tevfik Fikret'in yönetiminde Servet-i Fünun dergisi çevresinde toplaması ve Edebiyat-ı Cedide'nin doğuşuna öncülük etmesidir.

B)ESERLERİ:

 Şiir: Name-i Seher, Yadigar-ı Şebab, Zemzeme (3 cilt) Roman: Araba Sevdası, Öykü; Muhsin Bey Yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi, Şemsa
Oyun: Afife Anjelik, Vuslat Yahut Süreksiz Sevinç, Çok Bilen
Çok Yanılır, Çeşitli; Talim-i Edebiyat, Takdir-i Elhan, Pejmürde, Nijad-Ekrem.

5)SONUÇ:

Edebiyat tarihimizin dönüm noktası olarak kabul edilen Araba Sevdası, bin sekiz yüzlerde İstanbul’un sosyete ve sefahat yaşamını konu alan bir roman. Yazar Recaizade Mahmut Ekrem, Tanzimat edebiyatının sona erdiği, buna karşılık Servet-i Finun edebiyatının ağır bastığı dönemin ünlü edebiyatçılarından. Aslında Araba Sevdası bu geçişte önemli bir yere sahip, zira bu roman edebiyatımızın ilk realist romanı.    

       Dönemin belki en hicivsel romanı olan Araba Sevdası, o günün İstanbul yaşantısını merak edenler ve klasiklerden hoşlananlar için isabetli bir kitap.

        Bu yüzden romanı çok akıcı ve güzel buldum. Bu romanı bütün okuyuculara tavsiye ederim.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder