Özdek 1
“BEYAZ KALE”DE İKİ ADAM
Tip ve karakter roman içinde
birbirine tamamen zıt iki kavramdır. Tip romanın konusunu vurgulamak için
kullanılan, olayın akışına hiç bir doğrudan müdahalede bulunmayan ve mutlak
doğru ya da mutlak yanlışı temsil eden başkarakterlerdir. Karakter ise bunun tersine
olayın akışını etkiler, mutlak doğruluğu temsil etmez. Sevgileriyle olduğu kadar hataları, korkuları
acıları ve kıskançlıklarıyla da aramızdan biridir.
Orhan Pamuk’un “Beyaz Kale”sinde iki başkarakter
vardır. Romanın konusu bu karakterlerin
yaşamıdır. Birbirlerine çok benzeyen İtalyan köle ve onun sahibi Hoca roman boyunca doğu ile batı
kültürleri arasındaki farkı simgelerken, karakterlerini de ortaya koyar, birer
tip olarak kalmakla yetinmezler.
“Beyaz Kale” romanının olay örgüsü iyi eğitim almış, her
konuda az çok fikir sahibi olan İtalyan bir gencin esir edilmesi ile
başlar. Yakalanır yakalanmaz tıp ve
astronomi alanındaki bilgisi ile dikkat çeken genç, zindanda tutulduğu sürece
tıp bilgisi ile çevresindeki esirleri ve hatta Paşa’nın nefes darlığını tedavi
eder. Bu İtalyan bir süre sonra Paşa
tarafından, astronomi ile ilgilenen ve Sultan’ın doğumgününde havai fişek
gösterisi yapmakla görevlendirilmiş olan Hoca’ya verilir.
Hoca ile İtalyan kölenin beraberliği işte böyle başlar ve
kitabın sonlarına kadar bu birbirinden çok farklı iki kültürü temsil eden iki
adam aynı hayatı, aynı evi, aynı soruları paylaşırlar.
Hoca ile İtalyan köle birlikte geçirdikleri zaman boyunca
Sultan için bir fişek gösterisi düzenlerler, bir saat ve güneş ile gezegenlerin
konumunu gösteren bir maket yaparlar. Bu arada çeşitli resimli kitaplar
hazırlayarak Sultan’a değişik hayvanları
Özdek 2
tanıtırlar. Ancak bu çalışmaların hiç biri Hoca’nın sonunda “Ben niye benim” sorusuna gelmesini
engelleyemez. Romanın bu bölümünde en
büyük karakter çatışması yaşanacak, varlık sebeplerini araştıran iki adam,
romanın gelişimi içinde birer tip olmaktan çok daha ileri gittiklerini, birer
karakter, birer insan olduklarını bu bölümdeki ben arayışlarıyla ispatlayacaklardır. Olaylar Hoca ile kölesinin büyük bir silah
yaparak sefere çıkmaları ve sefer sonunda Hoca’nın İtalyan kölesinin yerine
geçerek ülkeyi terketmesi, İtalyan kölenin de Hoca kimliyi ile yaşamını sürdürmesi
ile sonbulur. Değişimin yaşandığı andan
itibaren kitabın yazarı ağız değiştirir.
Kitabı yazmaya başlamış olan İtalyan köle, yazısına Hoca’nın kimliği ile
devam eder.
Hoca ile İtalyan köle romanın teması içinde doğu ve
batıyı temsil ederler. Ancak varlıkları
doğu ile batıyı temsil etmekten çok daha öteye gider, onlar aynı evi paylaşan
iki insandır. Böylece roman onların arzu
ve isteklerine, acılarına, kıskançlıklarına, üzüntülerine yervererek, onların
insanlıkları üzerine kurularak devam eder.
İtalyan köle, ülkesinde eğitim görmüş sıradan herhangi
bir gencin bilgisine sahiptir. Osmanlı
İmparatorluğu’na geldiğinde ise bu bilgisi onun devletin en iyi bilim
adamlarına yardım etmekle görevlendirilmesine yolaçar. Bu yönüyle İtalyan köle, batı kültürünün,
zamanının doğu kültürüne olan üstünlüğünü temsiletmektedir. Ancak aynı şeyi Hoca karakteri için söylemek
yanlış olur. Hoca tam anlamıyla doğu kültürünü temsil etmez. O, araştırıcıdır, gelişme yanlısıdır, doğunun
geleneksel kalıpları içinde yaşamaz. Zamanının
tüm aydınlarının tersine batıdaki gelişmelere açıktır. Hoca’nın kendisi bile kendisi ile “onlar”
dediği Osmanlı halkı arasında büyük bir fark olduğunun bilincindedir ve doğunun
geriliğinide “onlar”ın yanlış tutumuna bağlamaktadır. O, merakıyla doğunun batıya duyduğu
hayranlığı, çekingenliği ile ise bir bakıma doğu
Özdek 3
halkının gururunu simgeler. Herşeye
rağmen o, doğunun batı kültürünün kapılarını zorlayan öğrenme isteğidir.
Hoca meraklıdır, gelişmeye önem verir. Öğrenme isteği onun hayatına yön
vermektedir. İtalyan köleyi bu isteğini
doyurmak için yanına alır. Ancak gururu onun herşeyi dilediği şekilde
sormasını engeller. Hayalleri vardır,
hayalkırıklıkları vardır. Hepsindende
önemlisi büyük hedefleri vardır. Onlara
ulaşmak için çabalar, başaramaz, üzülür.
Zaman zaman kölesini kıskanır, zaman zaman ona kızar, eziyet eder. Onun kendisinden bilgili oluşuna
içerler. Tüm bu hissettikleriyle o, bir
insandır. Bu tanımlamaylada bir tip olmaktan
çıkar, roman için bir karakter olur.
İtalyan köle ise Hoca’nın doğu toplumunu ettiğinden daha
çok temsil eder batı toplumunu. O,
romanın teması için gelişmiş batı toplumunun simgesidir. Ama bunun dışında yurduna, sevgilisine
duyduğu özlemle, sahibine duyduğu hınçla, başarıdan aldığı hazla en az Hoca
kadar insandır. Onun da hayalleri
vardır, Hoca’nınkiler kadar büyük olmasada.
En azından bir gün yurduna dönebilmeyi hayal eder. Haklı bir gurur duyar İtalyan köle, Hoca’dan
bilgilidir. Bu karmaşa içindeki adamı
küçümser, ama kendini onu sevmekten de alıkoyamaz.
Romanın sonunda kendi
‘ben’lerini yitirmiş iki adamla karşılaşırız. Bu iki adam bütün bir hayatı paylaşmış, bu
paylaşım içinde bütünleşmişlerdir.
Birbirlerini sevmeyi öğrenmişlerdir.
Roman boyunca doğu ve batının dört duvar arasındaki komik birlikteliği,
iki insanın karşılıklı duygularıyla beraber verilir. Böylece Hoca ve kölesi birer tip olmaktan
sıyrılır duygularıyla birer karakter olduklarını ispatlarlar.
Bence Pamuk yarattığı karakterleri sadece öykü sürecini
devam ettirmek için kullanmaz. Onlar,
olayların akışına kapılmış birer kukla olmaktan çok olaylara yön verme çabası
içindeki insanlar olarak çıkarlar karşımıza.
Orhan Pamuk karakterlerine
Özdek 4
büyük özen göstemiştir. Roman
kahramanları her yönleriyle -zaafları ve üstünlükleriyle- aramızdan
kişilerdir. Yazar çevresindeki insanları
çok iyi gözlemler bu yüzdendir ki hiç bir romanının herhangi bir karakteri bize
yabancı, soğuk hepsinden de önemlisi yapmacık gelmez. Orhan Pamuk’un tüm romanları çok az sayıdaki
kişinin karakter tahlilleri üzerine kuruludur.
“Beyaz Kale” ise bence onun romanları içinde karakter tahliline en çok
yer verenlerden biridir. Zamanın doğu ve
batısı kadar birbirinden habersiz ve birbirine zıt iki kavramı, birlikte
yaşayan iki kişi ile hayata geçiren Orhan Pamuk, onlara tiplemeleri gereği
yüklemesi gereken özelliklerin yanısıra -ki
bunlar Hoca’nın cehaleti ve kader
inancına karşın kölesinin bilgisidir- pek çok karakteristik özellik
yüklemiştir. Ne Hoca ne de onun İtalyan
kölesi mutlak iyi ya da mutlak kötü değildirler. Ortak hataları ve başarıları paylaşırken,
doğrusuyla yanlışıyla, daha sonra kendilerinin bile içinden çıkamayacağı kadar
karmaşık bir hal alan, iki farklı karakter çizerler ve sevgileriyle,
kıskançlıklarıyla, umutları ve düşkırıklıklarıyla kısacası insanca olan
herşeyleriyle doğu ile batının ötesinde birer insan, birer karakter olduklarını
haykırırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder