“
Bir insanı sevmekle başlar her şey.” (
Sait Faik )
Bir
insanı sevmek!.. O, bir tek insan mıdır? Yoksa şairin düşlerindeki bir varlık
mıdır? Yaşamın içindedir, yaşamın dışındadır. Kimi zaman öyledir, kimi zaman
bir başkasıdır! Aşk dediğimiz nedir? Binlerce yıl geçti gitti… Çözüldü mü? Bir
aldatma mıdır? Düşlerde yaşatılan bir hayal midir?
Aşk
nedir?
Seviyorum,
seviyorsun, seviyor! O bir cisim mi, o bir heykel mi, bir yücelik mi? Bir
sıradan insan mı? Kendiliğinden başlar! Bir de bakarsın, kendiliğinden biter!
Sonsuzluk diye bir şey, nerde var? Ebedi aşklar ancak düşlerdedir,
destanlardadır, öykülerde, romanlarda, şiirlerdedir.
Belki de şiir,
bunun için yazıldı. Bir gün bir adam ya da bir kadın, içinde bir kıpırtı duydu,
o güne dek tanımadığı… Bunu, bir başka insanın kendisine sunduğu, verdiği bir
armağan saydı. Dizelere verdi bu iç coşkuyu. O an gelip geçici bir andı oysa!
Sonra, bir de baktı ki, bir aldanışmış…
“Bir şey var
aramızda” der şair. Bir şey, ne olduğunu anlayana kadar geçip giden bir şey mi
o? Çoğumuz için öyledir, ama içimizden biri, o şeyi yaşar bütün ömrünce… Bir
kişide, kimi zaman pek çok kişide!.. Nahit Ulvi, “Bir şey var aramızda / Onu
buldukça kaybediyoruz isteyerek / Fakat ne kadar saklasak nafile / Bir şey var
aramızda” diye boşuna mı yazmış?..
O bir şeyi
anıyoruz şimdi, bu 14 Şubat gününde!.. Bütün bir yaşam boyunca ancak bir kez
yaşadığımız, bazen de bin kez yaşadığımızı sandığımız!..
“ Ben seni
seviyorsam, bundan sana ne” demiş Goethe. Kendimiz içindir aşk.. Kendi
yarattığımız bir duygudur. Bir başkasının yansımasıdır, oysa kendi evrenimizde
yaşattığımız, ta ilk uyanış çağımızdan başlayarak yarattığımız bir güzel
duygu..
Bir çağrıdır.
Özdemir Asaf’ın yazdığı gibi, “Beni çağırmadınız, kalkıp ben kendim geldim
/ uzaklardan size bir haber getirdim
geldim” der bir ses. Duyan, anlayan, sezen, bilen, arayana da gelir, kendi
gizli köşesinde dalıp gitmiş olana da!..
Aşk var mı
şimdi? Genç kuşakların aşk diye bildiği, anladığı nedir? Derler ki, değişmez
bir duyarlıktır, her bireyin bir gün yaşayacağı bir insan hali!.. Durup
dururken olmaz, durup dururken yaşanmaz. İlle bir rastlantı gerekir. Bir
sokakta, bir pencere önünde, bir dost evinde, şurda burda , en akla gelmez
yerde, bir bakış, bir gülüş… Bir anda
içinize düşen bir ateş!..
“ Bir bahar
akşamı rastladım size” demez miydi Selahattin Pınar. İşte öyle bir an,
bitmeyecek sanılan bir zaman parçasının en küçüğü, en kırıntısı.
“ Ateş gibi
bir nehr akıyordu / Ruhumla o ruhun
arasından” der Ahmet Haşim… “ İstanbul’un öyledir baharı / Bir aşk oluverdi
aşinalık” der Yahya Kemal… Şairler hep yazacak! Sevenler aşkı hep arayacak,
kimi bulacak, bulduğunu sanacak, kendini aldatacak.
14 Şubat bir
gündür! Sevenlere bir gün yetmez ki!.. O tek günü aylarla, yıllarla uzatmak
sizin elinizde. Bir eşsiz mutluluğu olabildiğince uzun süre yaşamak,
yaşatmak!..
OKTAY AKBAL / AŞK DİYE
BİR ŞEY!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder