23 Ağustos 2012 Perşembe

Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri


CUMHURİYET DÖNEMİ VE SONRASI TÜRK ŞİİRİ


TÜRK ŞİİRİNİN ÇAĞDAŞLAŞMA SERÜVENİ


       Türkiye’de çağdaşlaşma serüveni genellikle Batılılaşma hareketleriyle başlamıştır. Osmanlıdaki Batılılaşma çabalarının, reformist girişimleri dayatan, Batının istemleriyle gerçekleştiği bilinir.1839 Tanzimat Fermanı da bu doğrultuda ki çabanın ürünüdür.3.Selim dönemi ıslahat hareketleri,belki de Batı ile ilişkilerin başlama noktası olarak alınabilir.Ama asıl çağdaşlaşma bilinci Cumhuriyetle gelen bir olgudur,ki 1923’te başlayan bu süreç aydınlanma düşüncesini de var etmiştir.Buna,bir bakıma,Anadolu aydınlanması da denilebilir.

        1923 devrimi bir çok şeyin başlama noktasıdır,Türkiye için de bir dönemeçtir.Özellikle toplumsal yaşamdaki yenilikler;eğitim,kültür alanındaki atılımlar aydınlanma felsefesini oluşturacak kurumların yapılandırılması bu süreçte gerçekleştirilir.

       Aydınların Batıyı yakından tanımalar sonucu,yeni kültürel değerleri oluşturma,var olanlara bakabilme bilinciyle donatır onları.Öteden beri süregelen Doğu-Batı arasındaki çatışma bir bakıma da formüle edilmeye çalışılır.

       Kuşkusuz bu süreçte Türk edebiyatının yapısal sorunlarını da gündeme gelir.

       3 Kasım 1928’de Harf devrimi yapılır,Latin Alfabesi kabul edilir.Genç Cumhuriyetin kültür devriminde önemli bir adımdır.

       Tanzimat Döneminde (1859-1896) ilk kez gündeme gelen konular,sorunlar,edebiyatımızın oluşma –gelişme sürecindeki diğer dönemlerde de hep gündeme gelmiş tartışma ortamı yaratmıştır.Özellikle şiir ve düz yazı türlerinde yaşanan olay,dilde ve biçimdeki yenileşme çabaları bu tartışma gündemin odak noktası olmuştur.

       Her türlü yenilik Batılılaşma ile karşılaşmış.Çağdaşlaşma düşüncesi ancak Cumhuriyet Döneminde yerini ve anlamını bularak,edebiyatın güncel sorunlarını akılcı biçimde gündeme getirmiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİR


       Cumhuriyet Dönemi Şiir Antolojisi yada Çağdaş Türk Şiiri denilerek hazırlanan seçkilerde günümüz şiirinin çağdaşlaşma sürecinin başlama noktası olarak yada Ahmet Haşim alınır.Bu konudaki kaygılarını,hazırladığı antolojinin girişinde dile getiren Mehmet Fuat,özellikle,belli oranda bulunsa da yolu açmış olmanın ötesine geçtiklerini söylemek kolay değildir;çağdaş şiirler oldukları ileri sürülemez .Ne var ki bu durum onların çağda Türk Şiirinin oluşumundaki etkilerini yok etmiyor.Kendileri Çağdaş olmasalar da arkalarından gelenlere çağdaşlaşmaya dönük pek çok şey bıraktıkları yadsınamaz.


       Çağdaş Türk Şiiri,eski şiirle,özellikle Divan şiiriyle alışverişini,hesaplaşmasını yeni dönemde sürdüre durdu.Çatışma ve ters düşmede temel nokta Dildi elbette.Bunu izleyen biçim ise yeni şiirin olanaklarıyla kırılmaya çalışır.İleri ki aşamalarda “Gelenek”sorunu gündeme geldiğinde,eski şiirin bu yapısal özellikle daha iyi değerlendirecektir.Çağdaş Türk Şiirinin oluşumunda bunun yeri ve etkileri dönem             dönem hissedilmiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI

      1923 Yılı yeni Türkiye’nin kuruluşudur.Aydınlarımız,devlet adamlarımız ve yazarlarımız tarihimizde artık yeni bir dönemin başlatılması gereğine inanmışlardır.1923’te başlayan bu yeni anlayışı maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz;

       1)-Hece ölçüsünü kullanmışlardır.

       2)-Halkın dertlerini ve Anadolu’nun güzelliklerini işlediler.

       3)-Halk arasında ki kültür unsurlarını işlediler.

       4)-Dönem sanatçıları;maniler,türküler,halk efsaneleri,masallar ve halk sanatlarının unsurlarını topladılar.

       5)-Bu dönemde roman,hikaye,tiyatro,gezi ve hatıra türlerinde bir sadeleşme,kültür varlıklarımızdan yararlanma göze çarparken;roman ve hikayede gerçekçilik ön plana çıkar.

       6)-Bazı şairlerimizden kendilerine “Yedi Meş’aleciler ve Beş  Hececiler”gibi isimler verilmiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİR

    ATATÜRK DÖNEMİ (1923-1939)

              1940 SONRASI DÖNEM
1)-MEMLEKETÇİLER
1)-BİRİNCİ YENİCİLER(GARİPÇİLER)
2)-BEŞ HECECİLER
2)-HİSARCILAR
3)-YEDİ MEŞ’ALECİLER
3)-MAVİCİLER
 
4)-İKİNCİ YENİCİLER
 
5)-TOPLUMSAL GERÇEKCİLER
 
6)-BAĞIMSIZLAR

 

ATATÜRK DÖNEMİ (1923-1939)

 

1)-MEMLEKETÇİLER:Mehmet Emin Yurdakul,Ahmet Kutsi Tecer,Ömer Bedrettin Uşaklı,Kemalettin Kamu gibi şairlerin oluşturduğu sanat hareketidir.Bu sanatçılar Anadolu’yu yeniden keşfetmek çabasına yönelerek ülke sorunlarını ele almış;Folklorumuzu tanıtmaya çalışmışlardır.

       Başlıca yazarları şunlardır:

MEHMET EMİN YURDAKUL


(20.yy Şairlerindendir.13 Mayıs 1869 Dğm,14 Ocak 1944 Ölm)

       Bir süre Mülkiye Mektebinin lise bölümünde okuduktan sonra Sadaret Evrak Kalemi’nde çalışmaya başladı.Fazilet ve Asalet adlı yapıtını beğenen Sadrazam Cevat Paşa tarafından 1890’da Rüsumet Tahrirat Kalemi’ne adandı.Sonra müdür oldu.Gizli “İttihat ve Terakki Cemiyeti’ndeki çalışmaları ve şiirlerinde yansıttığı düşünceler yüzünden 1907’de Erzurum Rüsumet Nazırlığına sürüldü.Meşrutiyetin ilanından sonra görevle Trabzon’a atandı.Daha sonra İstanbul’da Bahriye Nezaretinde müsteşarlık,Hicaz’da ve Sivas’ta valilik yaptı.İstanbul’a dönerek “Türk Ocağını”nın kuruluşuna katıldı.1911’de başkan oldu.İttihat ve Terakki ile uyuşmazlığa düşünce Erzurum valiliğine atandı.Talat Paşanın sadrazamlığı sırasında 25 yılını doldurduğu gerekçesiyle emekliliğe ayrıldı.1913’de Musul’dan milletvekili seçildi.Kurtuluş Savaşında Anadolu’ya geçti.Ölünceye dek milletvekilliği yaptı.

       Ulusçu,halkçı görüşleri büyük bir heyecanla savunan Mehmet Emin Yurdakul Milli Edebiyat akımının öncü şairlerindendir.Hece ölçüsünde yazdığı şiirlerinde yalın bir dil kullandı.Şiirlerinde biçim yönünden yenilikler yaptı.Geleneksel Türk Şiirinde kullanılan kalıpların yerine 4+4+4+3=15,4+4+4++5=17 ve 4+4+4+7=19 gibi kalıplar kullandı.Dörtlük geleneğinin dışında üçer,altışar,sekizer dizelik kıtalar kurarak sone biçiminde şiirler yazdı.İslamcılığa,Osmancılığa karşı Türkçülüğü ve Türkiye’yi savunduğu için “Milli Şair” olarak tanındı.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       Fazilet ve Adalet,

       Türkçe Şiirler,

       Türk Sazı,

       Ey Türk Uyan,

       Tan Sesleri,

       Ordunun Destanı,

       Dicle Önünde,

       İsyan ve Dua,

       Zafer Yolunda,

       Turan’a Doğru,

       Aydın Kızları,

       Türk’ün Hukuku,

       Mustafa Kemal.

AHMET KUTSİ TECER

(1901 Dgm. 1967 Ölm. Cumhuriyet Edebiyatımızın Şair ve Yazarlarındandır.)

       Kudüs’te doğdu.Kudüs Freres Okulu’nda Kırklareli ilk ve orta okullarında Kadıköy Sultanisi’nde,Halkalı Yüksek Ziraat Okulunda okudu.Paris’te iki ders yılı Sorbonne

Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi.Sivas Lisesi Edebiyat öğretmeni Talim ve Terbiye kurulu üyesi Adana ve Urfa milletvekilli,Halkevleri Şefi, Paris Kültür Ataşesi Güzel Sanatlar Akademisi Estetik Profesörü oldu.Ölümü İstanbul’un Zincirli Kuyu mezarlığındadır.

       Ahmet Kutsi Tecer;halka giden,halkı bize getiren bir şairdir.Şiire sade,saf sesini vermek,şiiri tüm süslerden soymak ister.Faruk Nafiz Çamlıbel’in açtığı “Memleketçi Şiir”yolunda,folklordan,halk edebiyatından,günlük yaşantılardan,Anadolu’nun eski efsanelerinden geniş ölçüde yararlanır. “Zamanımızın edebi Çehresi,sosyal durumumuzun tam aynasıdır;Araştırma ve Deneme...Her şeyde ,her alanda olduğu gibi,köküne kadar da halkçıdır” görüşündedir.Hece Beş Şairi’nden ayrılır;Ahmet Hamdi Tanpınar,Ahmet Muhip Dranas,Necip Fazıl Kısakürek gibi hecenin daha modern ses olanaklarını arar.Sağlam,geniş kültürlü,açık fikirli,hür düşünceli bir kişiliği;ince özlü,aydınlık,az mecazlı ve duygulu bir şiir yapısı vardır.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Şiirler,

       OYUN:Köşe Başı,

                    Bir Pazar Günü,

                    Koç Yiğit Köroğlu,

                    Satılık Ev.

ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI

(1904 Dğm. Ölm. 24 Şubat 1946, İstanbul)

       Uşaklı Ömer Bedrettin özellikle Anadolu’nun doğal görünümlerini yansıtan canlı,özgün ve duyarlı betimlemeleriyle tanınan şairdir.Sivas kadısı Ömer Efendinin oğluydu.İstanbul’da Kabataş Erkek Lisesini ve Mülkiye Mektebini bitirdi.Mudanya kaymakam muavini oldu.1928’den başlayarak kaymakamlık arasında da mülkiye müfettişliği yaptı.Kütahya milletvekili olarak TBMM’de bulundu.1925’te Milli Mecmuada çıkan şiirleriyle adını duyuran Uşaklının daha sonraki ürünleri Hayat ve Varlık dergilerinde yayınlandı.Anadolu’da görev yaptığı sırada gezip gördüğü yörelerdeki izlenimleri şiirlerine başlıca esin kaynağı oldu.Biçim açısından Hecenin Beş Şairi’ne yakın olmakla birlikte,öz yönünden onlardan ayrıldı.Daha çok Faruk Nafiz Çamlıbel-Orhan Seyfi Orhon çizgisindeki yurt şiiri anlayışının etkisinde kaldı.İzlenimci bir gözle algıladığı doğayı,ülke gerçeklerini ve bireysel duyarlılığını özgün bir yaklaşımla yansıttı.Anadolu’dan ve doğadan özgün,bir yaklaşımla yansıttı.Anadolu’dan ve doğadan özgün,canlı betimlemeler aktardı.Annesi ile çocuğunun ölümü,gurbet tedirginlikleri duyarlılığını besleyen başlıca öğeler oldu.Son döneminde biçimsel açıdan çağdaş Fransız şiirinden de yararlandı.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       Deniz Sarhoşları,

       Yayla Dumanı,

       Sarıkız Mermerleri.

KEMALETTİN KAMU

(20.yy Şairlerindendir.15 Eylül 1901 Dğm.Bayburt-Ölm. 6 Mart 1948,Ankara)

       İstanbul öğretmen okulu son sınıf öğrencisiyken 1920’de Ulusal Kurtuluş hareketine katılmak amacıyla Ankara’ya gitti.Anadolu Ajansında görev aldı.1933’te Ajans temsilcisi olarak gönderildiği Paris’te siyasal bilgiler öğrenimi gördü.Yurda dönen yazar 1939’da önce Rize,sonra Erzurum milletvekili oldu.

       Şiire mütareke döneminde Büyük Mecmuada yazarak başladı.Kurtuluş Savaşı yıllarında Dergah dergisine yazdığı şiirlerle ünlendi.Daha sonra Varlık ve Oluş dergilerinde yayımlanan şiirlerinde savaş,yurt,,gurbet,ve aşk konularını hece ölçüsünü kullanarak işledi.Türk Dil Kurumu Terim Kolu Başkanlığını da yapan şairin şiirlerini ölümünden sonra Rıfat Necdet Evrimer tarafından Kemalettin Kamu hayatı, Şahsiyet ve Şiirleri adıla yayımlandı.

           

 

     


      

 

 2)-BEŞ HECECİLER:Orhan Seyfi Orhon,Halit Fahri Ozansoy,Enis Behiç Koryürek,Yusuf Ziya Ortaç,Faruk Nafiz Çamlıbel gibi şairlerin oluşturduğu sanat hareketidir.İkinci Meşrutiyet dönemindeki Milliyetçilik ve Türk halkını bir araya toplama sürecinde otaya çıkmış;yurt sevgisini dile getiren hece ölçüsüyle şiirler yazardı. “Konuşulan  güzel Türkçe’yi yazı diline geçirerek yeni ve büyük davayı kazanan ve kazandıranlar”olarak nitelendiren Hececiler;Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin ‘lerin başlattıkları “Yeni Lisan”anlayışının etkisiyle,Osmalıcadan arınan bir dille şiir yazmaya yöneldiler.Ulusçuluk bilincini sürekli ön planda tutmuşlardır.

       Beş Hececiler Hareketi,aruzla yazanlara bir tepkiydi,biçimde ve içerikte sadeliği getirdi.Bu işlevlerinden öte,bir rejimin sorunlarını da tartışmaya yönelmişlerdir.

       *Hecenin beş şairi adıyla da anılan bu sanatçılara milli edebiyat akımından etkilenmiş ve şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır.

    *Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir.

    *Beş hececiler şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele döneminde başlanışlardır.

       *Beş hececiler ilk şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra heceye geçmişlerdir.

       *Şiirde memleket sevgisi,yurdun güzellikleri,kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temalar işlemişlerdir.

       *Hece vezni ile serbest müstezat yazmayı da denediler.

       *Mısra kümelerinde dörtlük esasına bağlı kalmadılar yeni yeni biçimler ardılar.

       *Nesir cümlesini şiire aktardılar ve düz yazıdaki söz dizimini şiirlerde de görülmesi beş hececiler de çok rastlanan bir özelliktir.

       Başlıca yazarları şunlardır:

FARUK NAFİZ ÇABLIBEL

Cumhuriyet dönemi şairlerindendir.

Dğm. 18 Mayıs 1828,İstanbul – Ölm. 8 Kasım 1973,İstanbul

       Tıp Fakültesindeki öğrenimini bırakarak gazeteciliğe başladı.Daha sonra da öğretmenlik yaptı.1946’da politikaya atılarak milletvekili seçildi.27 Mayıstan sonra on beş ay kadar tutuklu kaldı.Daha sonra politikayı bırakarak şiir yazdı.

       Hece beş şairinden biri olan Çamlıbel şiir yazmayı öğrencilik yıllarında başlamış,akıcı ve duygulu şiirleriyle ünlenmiştir.İlk şiirlerini aşk üzerine yazmıştır.Daha son Milli Edebiyat Hareketi’nin etkisiyle şiirlerinde yurt sevisi ağırlık kazanmıştır.Anadolu doğayı ve halkı karşısındaki duygularını dile getirmiştir.

       Son döneminde aruzla mistik duygulara yönelen şiirler yazmıştır.

Yazarın başlıca yapıları şunlardır:

       ŞİİR:Şarkın Sultanları,

                Gönülden gönüle,

             Çoban Çeşmesi,

                Dinle Neyden,

                Suda Halkalar,

                Bir Ömür Böyle Geçti,

                Elimle Seçtiklerim,

                Akarsu,

                Akıncı Türküleri,

                Heyecan ve Sükun,

                Zindan Duvarları,

                 Han Duvarları.

       OYUN:Canavarı,

                     Akın,  

                     Özyurt,

                     Kahraman,

                     Ateş,

                     Dev aynası,

                     Yayla Kartalı.

       ROMAN:Yıldız Yağmuru.

ORHAN SEYFİ ORHON

20.yy şair ve yazarlarındandır.

Dğm. 1980,İstanbul – Ölm. 22 Ağustos 1972, İstanbul.

       1914’te Hukuk Fakültesini bitirdi.Kısa süren memuriyetten sonra gazeteciliğe atıldı.1911’de Hıyaban başlayarak Akbaba,Papağan,Resim Dünya,Güneş,Edebiyat Gazetesi,Ayda Bir,Çınar gibi gülmece ve edebiyat dergileri çıkardı.

       1946’da Zonguldak,1965’te İstanbul Milletvekili oldu.Milliyet,Tasvir-i Efkar, Cumhuriyet,Ulus,Zafer,Havadis ve Son Havadis gazetelerinde köşe yazıları yazdı.

       Şiirlerinde önce aruz ölçüsünü kullandı.Sonra Milli Edebiyat akımının etkisinde,Genç  Kalemler hareketinin içinde hece ölçüsüyle yazdı.Bireysel duygularını,ahenkli,duru bir Türk’çe işlediği şiirleriyle Hecenin Beş Şairi’nden biri oldu.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Fırtına ve Kar,

                 Peri Kızı ile Çoban Hikayesi,

                 Gönülden Sesler,

                 O Beyaz Bir Kuştu,

                 Kervan,

                 Hicviyeler,

                 Şiirler,

                 Nihat Sami Banarlının Ön Sözüyle.

       ÖYKÜ:Asrı Kerem,

                    Düğün Gecesi.

       ROMAN:Çocuk Adam.

       MAKALE – FIKRA:Fiskeler,

                                           Dün – Bugün – Yarın,

                                           Kulaktan Kulağa.

       MONOGROFİ:Apdülhak Hamid,

                                  Mehmet Akif,

                                  Yahya Kemal,

                                  Ziya Gökalp.

HALİT FAHRİ OZANSOY

20.yy şair ve yazarlarındandır.

Dğm. 1891, İstanbul – Ölm. 23 Şubat 1971, İstanbul.

      Öğretmenlik sınavını vererek 1916’da öğretmenliğe atandı.Çeşitli liselerde 40 yıllık öğretmenlik yaptıktan sonra 1956’da emekli oldu.

       İlk şiirlerini lise öğrencisiyken Rübap ve Sehbal dergilerinde yayımlandı.Aruzla başladığı şiire Yeni Mecmuada yayımlanan hece ölçüsündekilerle devam etti.Beş Hececilerin  arasında yer aldı.1919’da Nedim adında bir dergi çıkardı.Bundan sonra Yarın,Hayat, Aydabir Servet-i Fünun dergilerinde şiirleri çıktı.1920 – 1942 edebiyatçıların temsilcisi durumuna geldi.1956’dan sonra Tercüman gazetesinde tiyatro eleştirileri,edebiyat  söyleyişleri ve anılarını yazdı.Şiirlerinde “insanın ruh durumlarını,özellikle melankoliyi ve hüznü yansıtmaya çalıştı.Ölüm ve aşk sık sık işlediği temalardandır.”

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Rüya,

                 Cenk Duyguları,

                 Efsanelere,

                 Zakkum,

                 Bulutlara yakın,

                 Gülistanlar Harabeler,

                 Paravan,

                 Balkonda Saatler,

                 Sulara Dalan Gözler,

                 Hep Onun İçin,

                 Sonsuz Gecelerin Ötesinde.

       OYUN:Baykuş,

                    İlk Şair,

                    Sönen Kandiller,

                    Nedim,

                    İki Yanda.

       ROMAN:Sulara giden Köprü,

                        Aşıklar Yolunun Yolcuları.

       ANI:Edebiyatçılar Geçiyor,

                Darülbedayi Devrinin Eski Günleri,

                Eski İstanbul Ramazanları.

ENİS BEHİÇ KORYÜREK

20.yy şairlerindendir.

Dğm. 11 Mart 1891, İstanbul – Ölm. 18 Ekim 1949, Ankara.

       1913’te Siyasal Bilgiler Okulunu bitirip Dışişleri Bakanlığında görev aldı.Bükreş ve  Budapeşte’deki konsolosluk görevlerinden sonra yurda dönünce çeşitli bakanlıklarda çalıştı.

       İlk şiiri 1912’de Sehbat dergisinde yayımlandı.Balkan savaşı yıllarında Ziya Gökalp’in etkisiyle heceyi benimseyerek Milli Edebiyat akımına bağlandı.Şiirlerinde yiğitlik,ulus,yurt sevgisini ve din konularını işlemiştir.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Miras,

                Varidat-ı Süleyman 

                Enis Behiç Koryürek’ten Miras ve Güneşin Ölümü,

YUSUF ZİYA ORTAÇ

20.yy şairlerindendir.

Dğm. 1895, İstanbul – Ölm. 11 Mart 1967, İstanbul.

       1915’te İÜ’nin açtığı yeterlilik sınavınını kazanarak edebiyat öğretmenliğine  başladı.  Daha sonra çıkardığı dergilerle yazı yaşamını sürdürdü.1946 – 1950 yıllarında milletvekili oldu.Sonra yine yayıncılık ve yazarlığa döndü.

       1914’te açılan bir şair yarışmasında birincilik kazan eseri Kehkeşan dergisinde yayımlandı.1918’de Şair adlı bir dergi çıkardı.Kurtuluş Savaşı sırasında Aydede dergisinde gülmece yazıları yazdı.1923’te O.Seyfi Orhon’la birlikte Akbaba gülmece dergisini çıkardı.  Ölene dek bu derginin yayınını sürdürdü.

       Yusuf Ziya Ortaç Hecenin Beş Şairi’nden biri olarak yalın ve akıcı şiirleriyle tanındı.İşlek bir dille yazdığı güldürülerinde ise yergiyi ve nükteyi ustaca kullandı.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Akından Akına,

                Cenk Ufukları,

                Aşıklar Yolu,

                Yanardağ,

                Bir Servi Gölgesi,

                Kuş Cıvıltıları,

                Bir Rüzgar Esti.

       OYUN:Kördüğüm,

                    Binnaz,

                    Şüphe,

                    Latife

                    Nikahta Keramet,

                    Eski Mektup.

       ROMAN:Kürkçü Dükkanı,

                       Şeker Osman,

                       Göç,

                       Üç Katlı Ev.

       GÜLMECE:Şen Kitap,

                             Beşik,

                             Ocak,

                             Sarı Çizmeli Mehmet Ağa,

                             Gün Doğmadan.

       GEZİ:Göz Ucuyla Avrupa.

       TİYATRO:İsmet İnönü.

       ANI:Portreler,

3)-YEDİ MEŞALECİLER:Yedi Meşale adlı edebiyat akımının kurucuları;Sabri Esat, Ziya Osman,Yaşar Nabi,Muammer Lütfi,Vasfi Mahir,Cevdet Kudret ve Kenan Hulusi’nin  1928’de başlattığı akımın amacı Türk Şiirini yeni ufuklara açmaktı.Yusuf Ziyanın Meşale dergisinde toplanan Yedi Meşaleciler girişimlerini “canlılık,samimiyet ve daima yenilik” ilkelerine dayandıracaklarını öne sürdüler.Ama yeni bir dünya görüşüne dayanmayan topluluk biçimde bir yenilik getiremedi,özde de Mallarname,Baudelaire,Verlaine gibi Fransız şairleri örnek aldı.Amaçlarını gerçekleştiremeyen Yedi Meşaleciler,Yusuf Ziyanın dergiyi kapatmasıyla kısa sürede dağıldılar.Muammer Lütfi edebiyattan koptu,öbürleri ise  değişik edebiyat dallarına yöneldiler;yalnızca Ziya Osman şiir yazmayı sürdürdü.

       Yedi Meşaleciler sanat aşkını her şeyin üzerinde tutmuşlar,taklitten kaçınmışlar,şiirde genellikle hece ölçüsünü kullanmışlardır.

YAŞAR NABİ NAYIR

Günümüz şair ve yazarlarındandır.

Dğm. 25 Aralık 1908, Üsküp – Ölm. 15 Mart 1981,İstanbul.

       1929’da Galatasaray Lisesini bitirdi.Önce bankada memur olarak 1933’te ulus Gazetesinde,1940’da Türk Dil Kurumunda,1943’te MEB tercüme Bürosunda çalıştı.

       1946’da Varlık Yayın Evi’ni kurdu.1933’te çıkarmaya başladığı Varlık dergisini yönetti.

       Yaşar Nabi edebiyata 1926’da şiirle girdi.Daha sonra “Yedi meşaleciler” arasında yer alarak tanındı.Öykü,roman,oyun,inceleme türlerinde yazdı.Çeviriler yaptı. “Muzaffer Reşit”  takma adıyla antolojiler,tanıtım kitapları yayımlandı.Asıl başarısını yayıncılıkta gösterdi.Halen yaşayan Varlık dergisi ve yayınevi yeni gelen kuşaklar garipçilerin serpilme alanı oldu.Birçok edebiyatçımız ilk ürünlerini bu dergi ve yayın evinde yayımlayarak ünlendi.Ayrıca varlık yayınlarıyla dünya edebiyatının pek çok ünlü eserlerini Türk okullarına ulaştırdı.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Kahramanlar,

                 Onar Mısra.

       ROMAN:Bir Kadın Söylüyor,

                        Adem ve Havva.

       ÖYKÜ:Bu da Bir Hikayedir,

                    Sevi Çıkmazı.

       OYUN:Mete,

                    İnkılap ve Çocukları,

                    Beş Devir,

                    Köyün Namusu,

                    Radyofonik Öyküler.

       İNCELEME-MAKALE:Balkanlar ve Türklük,

                                                 Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri,

                                                 Nereye Gidiyoruz,

                                                 Yıllar Boyunca,

                                                 Atatürkçülük Nedir?

                                                 Atatürk Yolu,

                Bizim Yokuş.

                                                 Edebiyat Dünyamız,

                                                 Dost Mektupları,

                                                 Değişen Dünyamız,

                                                 Çağımıza Ters Düşenler.

MUAMMER LÜTFİ

20.yy. yazarlarındandır.

Dğm. 1903 Ödemiş – Ölm. 1947.

       Yedi Meşale şairidir.Babası bilgin bir kişi olan Müderris Lütfi Efendi.ilk ve Orta öğrenimini Ödemiş Rüştiye ve İdadisi’nde yaptı.Arapça,Farsça öğrendi.İstanbul İlahiyat Fakültesini  ve Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.Antalya,Kuşadası,Bozdoğan,Nazilli,Muğla,Ürgüp,  Demirci yargıçlıkla dolaştığı yerler arasında.Bu sürekli yer değiştirmelerden usanarak istifasını verdi.Ödemiş’te ölümüne dek avukatlık yaptı.

       Muammer Lütfi;Yed Meşaleciler içinde ,meslek zorunlulukları,çalışmalarına uygun bir ortam bulamaması yüzünden sesini gerektiği gibi duyuramayan bir şair.Şiirlerinde genellikle ulusal konuları,aruz ve hece ölçüleriyle işler;sonra serbest nazımda karar kılar.Yüreği yurt,  millet sevgisiyle dolu,gittikçe aydınlanan duru bir dili var.

       İlk şair denemeleri İzmir’de Ahenk Sada-yi Hak,Yeni Gün gazetecileriyle Mahfel,Nazikter,Hilal,Şark,Anadolu,Yurt,yanık,Servetifünun,İçtihad,Yeni Ses ve Antalya Halkevi’nin Türk Denizi dergilerinde yayımlanan şiirleriyle tanındı.

KENAN HULUSİ KORAY

20.yy. yazarlarındandır.

Dğm.27 Mayıs 1908, İstanbul – Ölm.23 Mayıs 1943, Adapazarı.

       İstanbul Erkek Lisesi’nden sonra,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. “Vakit” gazetesinde çalışmaya başladı.Yedek Subaylığını yaparken,Adapazarı’nda öldü.

       Kenan Hulusi Koray; “Yedi meşaleciler” adıyla anılan edebiyat okulumuz içinde tek nesir yazarı olarak isim yapar.Renkli,ahenkli,şiirli nesri;gazeteci olduktan sonra süslerden arınır,gerçekçiliğe yönelir.Halkı,köylüyü,işçiyi konu edinir.

       “Servet-i Fünun”dergisinde çıkan ilk hikayesinden sonra, “Yedi Meşale”, “Muhit”, “Mektep”, “Yedigün”, “Yedi Mecmua”, “Yıldız” dergilerinde yayımlanır hikayeleri.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       HİKAYE:Bir Yudum Su,

                        Son Öpüş,

                        Bahar Hikayeleri.

       ROMAN:Osmanoflar.

SAPRİ ESAT SİYAVUŞGİL

Cumhuriyet Dönemi şair ve yazarlarındandır.

Dğm. 1907, İstanbul – 6 Ekim 1968, İstanbul.

       Yüksek öğrenimini Fransa’da yaparak 1932’de İÜ Edebiyat Fakültesine genel psikoloji  doçenti olarak atandı.Ölümüne dek öğretim üyeliği ve yazarlığını sürdürdü.

       Siyavuşkil “Yedi Meşale”topluluğunu oluşturan şairlerden biridir.İlk şiirleri 1928’den itibaren Güneş,Meşale ve Hayat dergilerinde çıktı.Sonra Muhit ve Varlık dergilerinde yayımlandı.Şairliğinin ikinci evresinde izlenimci bir ressam tutumuyla eşya ve görünüm  betimlerinde yeni,canlı şiirler yazdı.Daha sonra şiiri bırakarak psikoloji eğitimi ve folklor konularında çalıştı.1948’den sonra Yeni Sabah ve Haber gazetelerinde edebiyat-sanat konularında deneme ve inceleme yazıları yayımlandı.Cyrano de Berjerac başta olmak üzere birçok çeviri yaptı.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Odalar ve Sofralar.

       İNCELEME:İstanbul’da Karagöz ve Karagöz’de İstanbul,

                              Psikoloji ve Terbiye Bahisleri,

                              Tanzimat’ın Fransız Efkar-ı Umumiyesinde Uyandırdığı Yankılar,

                              Folklor ve Milli Hayat,

                              Roman ve Okuyucu,

                              Un Point Sur la Carte.

CEVDET KUDRET

Cumhuriyet Dönemi edebiyat tarihçisi,şair ve yazarlarındandır.

Dğm. 7 Şubat 1907, İstanbul – Ölm. 10 Temmuz 1992, İstanbul.

       1933’te İÜ Hukuk Fakültesini bitirdi.1945 yılına dek edebiyat öğretmenliği yaptı.Daha sonra Türkiye Ansiklopetisi’nde edebiyat sekreteri olarak çalıştı.Avukatlık yaptı,TDK’ da çalıştı.Yayın Evlerine danışmanlık yaptı.Büyük Larousse Ansiklopedisi’nde çalıştı.

       İlk şiirleri ve denemeleri 1927 ve 1928 yıllarında Servet-i Fünun ve Meşak dergilerinde yayımlandı.Yedi Meşaleciler arasında yer aldı.Öykü,oyun ve romanları yayımlandı.1952’den sonra araştırma,inceleme,eleştiri ve deneme türleri üzerinde çalıştı.Çalışmalarının bazılarını   “Apdurrahman Nisari,Nevzat Yesirgil,Suat Hisarcı” gibi adlarla yayımlandı.Ders kitapları,yardımcı ders kitapları,edebiyatımızın yakın dönemini değerlendiren araştırmalarıyla kaynak kitaplar bıraktı.

Yazarın başlıca yapıtları:

       ŞİİR:Birinci Perde.

       ROMAN:Sınıf Arkadaşları,

                        Havada Bulut Yok,

                        Karıncayı Tanırsınız.

       OYUN:Tersine Akan Nehir,

                    Rüya İçinde Rüya,

                    Danyal ve Sara,

                    Kurtlar,

                    Hamle Et,

                    Yaşayan Ölüler.

       ÖYKÜ:Sokak.

       DENEME-İNCELEME:Dilleri Var Bizim Dile Benzemez,

                                                 Karagöz,

                                                 Ortaoyunu,

                                                 Abdülhamit Devrinde Sansür,

                                                 Bir Bakıma,

                                                 Örnekleriyle Edebiyat Bilgileri,

                                                 Benim Oğlum Bina Okur,

                                                 Dede Korkut Hikayeleri,

                                                 Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman,

                                                 Kalemin Ucu.

VASFİ MAHİR KOCATÜRK

Cumhuriyet dönemi şair ve yazarlarındandır.

Dğm. 1907, Gümüşhane – Ölm. 17. 7. Mart, Ankara.

       1930’daSiyasal Bilgiler Okulunu bitirdi.Anadolu’nun çeşitli yerlerinde lise edebiyat öğretmenliği ve yöneticilik yaptı.1950 – 1954yılları arasında milletvekilliği yaptı.Gazi Eğitim Enstitüsünde tekrar öğretmenliğe döndü.

       Vasfi Mahir,Yedi Meşalecilerden biridir.Divan adında dergi çıkardı.Geleneksel halk şiirinin izinde yazdığı epik şiirleriyle tanındı.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Dağların Derdi,

                Tunç Sesleri,

                Geçmiş Geceler,

                Bizim Türküler,

                Ergenekon,

                Hayat Şarkıları.

       OYUN:On İnkılap,

                    Yaman,

                    Sanatkar.

       ANTOLOJİ:En Güzel Türk Manileri,

                            En Güzel Türk Masalları,

                            Şaheserler Antolojisi,

                            Divan Şiiri Antolojisi,

                            Türk Edebiyatı Şaheserleri,

                            Batı Edebiyatı Şaheserleri,

                            Tekke Şiiri Antolojisi,

                            Şiir Defteri,

                            Divan Şiirleri,

                            Hikaye Defteri,

                            Saz Şiiri Antolojisi,

                            Türk Nesri Antolojisi,

                            Meşhur Beyitler.

       İNCELEME:Fransız Edebiyatı,

                              Yeni Türk Edebiyatı,

                              İzahlı Türkçe Metinler,

                              Osmanlı Padişahları,

                              Namık Kemal,

                              Namık Kemal’in Şiirleri,

                              Ziya Paşanın Şiirleri,

                              Türk Edebiyatı Tarihi.

ZİYA OSMAN SABA

Cumhuriyet dönemi şair ve yazarlarındandır.

Dğm. 1910, İstanbul – Ölm. 29. Ocak 1937, İstanbul.

       İÜ Hukuk Fakültesini aynı zamanda Cumhuriyet gazetesinde çalışarak 1936’da bitirdi. Bankada memurluk yaptı.Sonra Milli Eğitim Basım Evi Tashih Bürosu şefi olarak çalıştı. Geçirdiği kalp hastalığından sonra evinde Varlık Yatın Evi’nin işlerini yaptı.47 yaşında öldü.

       İlk şiiri 1927’de Servetifünun – Uyanış dergisinde çıktı.1928’de Yedi Meşaleciler topluluğu içinde yer aldı.Meşale dergisinde şiirleri,Milliyet gazetesi edebiyat sayfası ile İçtihat dergisinde yazıları çıktı.Temmuz 1933 tarihli Varlık dergisinde başlı yarak sürekli aynı dergide şiirlerini yayımladı.Şiirlerinin konusu yaşam,ölüm,aşk,doğa,aile,Tanrıya bağlılık ve çocukluk anılarıdır.Bunları iyimser,aydınlık,sevgi dolu duygularla işlemiştir.Önce hece ile sonra serbest şekilde yazdı.Şiirlerinin yanında yazdığı öykülerinde ise çocukluğundan başlayarak yaşamının kimi mutlu,kimi hüzünlü anılarını içten bir anlatımla aktarmıştır.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Sebil ve Güvercinler,

                Geçen Zaman,

                Nefes Almak,

                Geçen Zaman – Nefes Almak.

       ÖYKÜ:Mesut İnsanlar Fotoğrafnamesi,

                    Değişen İstanbul.

 

                 

 

                        

               

 

                

                 

 

 

 

 

 

1940 SONRASI DÖNEM

 

 

1)-BİRİNCİ YENİCİLER (GARİPÇİLER):1941 yılında Orhan Veli Kanık,Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu adlı sanatçıların oluşturduğu bir edebi topluluktur.

       *Batıyı örnek almışlardır.

       *Ölçü,uyak ve sanatlı söyleyiş gibi gelenekleri tümüyle reddetmişler,serbest şiiri esas almışlar.

       *Şiiri biçimsel kurallardan  arındırmışlardır.

       *Gülmece ve ince yergi şiirin temel öğesi olmuştur.

       *Dilde sadeliğe önem vermişlerdir.

       *Edebi sanatları bırakmışlardır.

       *Şiirde imgeyi yok ederek yerine alayı koymuşlar,her şeyi şiirin konusu haline getirmişlerdir.

ORHAN VELİ KANIK

Cumhuriyet dönemi şairlerindendir.

Dğm. 13 Nisan 1914, İstanbul – Ölm. 14 Kasım 1950, İstanbul.

       1932’de Ankara Gazi Lisesini bitirdi.İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümündeki öğrenimini yarıda bırakarak Ankara’da PTT Genel Müdürlüğünde memur olarak çalışmaya  başladı.1945’te askerlik görevini bitirdikten sonra MEB Tercüme Bürosunda görev aldı.1947’de balkanlıktaki görevinden ayrıldı.İki yıl yazarlık,çevirmenlik yaptı. 1 Ocak 1949’da Yaprak dergisini çıkardı.Derginin 28.sayısını çıkardığında öldü.Arkadaşları derginin son sayısı Son Yaprak adıyla özel sayı olarak yayımladılar.

       Orhan Velinin küçük yaşta başlayan edebiyat sevgisini lise sıralarında arkadaşları Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat’la paylaştı.Birlikte şiir sorunları üzerine düşünerek arayışa girdiler.Üç arkadaşın şiirleri Ocak 1936’da Varlık dergisinde yayımlanmaya başladı.Orhan Velinin 1936’dan 1940’a dek “Mehmet Ali Sel”adıyla yayımlandığı şiirler ilk gençlik döneminin ürünleri olarak kabul edilir.Çoğu hece ölçüsünde olan bu şiirlerinde uyağa önem vermiş ve duru bir Türkçe kullanmıştır.Sağlığında  çıkardığı kitaplarına bu şiirleri almadı.  1937’den sonra çığır açacak olan şiirlerinden örnekler vermeye başladı. “Şairaneliğe sırt çevirmiş,alışılmış benzetmelerden uzak yeni arayışlarla yönelmiş”şiirleri yayımlandıkça büyük ilgi çekiyordu.Kimileri alayla karşılaşıyordu.1941’de üç arkadaş yazdıkları şiirleri Garip adlı kitapta topladılar.Orhan Veli yazdığı ön sözde yaslandıkları ilkeleri açıklıyordu. Şiirin refah içinde yaşayanların zevkine göre değil çoğunluğa seslenmelidir.Bunun yolu da söz sanatlarından,şairane imgelerden,kısıtlayıcı biçim özelliklerinden kurtarılmalı,gündelik yalın bir dille yazılmalıdır.”diyordu.

       Orhan Veli sonra yazdığı şiirlerle yeni eğilimleri,önemli biçim değişikliklerini sürdürdü.Duygular ağır basmaya başladı.Özgürlük dileği,yaşama sevinci,insan sevgisi temaları şiirinde yer aldı.

       Olağanüstü bir ilgi ile karşılanan şiirleri artık eski şiir geleneğine bağlı yazanları etkisiz kılıyordu.Dönemin ünlü eleştirmeni Nurullah Ataç’da yazılarıyla Garipçileri destekliyordu.Olumlu olumsuz tepkilerin sonunda Garip hareketi artık Türk Edebiyat’ında yerini almıştı.Türk şiirinin yeni bir hamle kazanmasını sağlamıştı.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Garip,

                Vazgeçemediğim,

                Destan Gibi,

                Yenisi,

                Karşı.

                Orhan Veli Bütün Şiirleri,

       DİĞER ESERLERİ:La Fontaine’nin Masalları,

                                           Nesir Yazıları,

                                           Edebiyat Dünyamız.

MELİH CEVDET ANDAY

Günümüz şiir,roman,oyun ve deneme yazarlarındandır.

Dğm. 1915,  İstanbul.

       1936’da Ankara Gazi Lisesini bitirdikten sonra AÜ Hukuk fakültesi ve AÜ Dil ve Tarih Coğrafya Fakültelerine girdiyse de devam etmedi.1938’de sosyoloji öğrenimi için Belçika’ya gitti,kısa bir süre sonra döndü.1942^den başlayarak MEB Yayın Müdürlüğünde,danışmanlık,Ankara Kitaplığında memurluk yaptı.1951’de Akşam gazetesinde çalışmaya başladı.Tercüman,Büyük Gazete,Tanin gazetelerinde yazdı.Daha sonra yazılarını Cumhuriyet gazetesinde deneme yazılarını sürdürdü.Gazete yazılarının yanında İ.Belediyesi Konservatuarı Tiyatro bölümünde fonetik-diksiyon öğretmenliği yaptı.Buradan 1977 yılında emekli oldu.1979’da UNESCO Genel Merkezi Kültür danışmanı olarak Paris’e gitti.

       Melih Cevdet şiire Gazi Lisesinde arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rıfat’la birlikte aynı şiir anlayışıyla başladı.İlk şiiri Ukde adı ile Varlık dergisinde 1936’da yayımlandı.Aynı dergide şiirlerini yayımlamayı sürdürürken Orhan Veli ve Oktay Rıfat’la bir arya gelerek şiirlerini topladığı Garip adlı şiir kitabını çıkardılar.Garip,yeni bir şiir akımının adı oldu.Garip büyük bir ilgi topladı ve yıllarca süren tartışmalar yarattı.Türk şiiri Cumhuriyet devri çizgisi içinde atılım sağlamıştır.Melih Cevdet,Garipten beş yıl sonra Rahatı kaçan Ağaç adlı şiir kitabını çıkarmıştır.Bu kitaptaki şiirlerde toplumdaki yoksullukları,haksızlıkları ince bir yergi ile işlemiştir.1947 – 1949 yılları arasında yine iki arkadaşıyla Yaprak dergisini çıkardılar.Melih Cevdet burada yayımlanan şiirlerini Telgrafhane adlı kitabında topladı.Buradaki şiirlerinin dili alabildiğine yalınlaşmış,günlük konuşmalardan yararlanılmıştır.Garip şiir akımının ölçü ve uyağı dışlaması,ince yergi,lirizm ve coşku getirmesi ile şiire yeni başlayanları etkiledi.Melih Cevdet 1963’te Kolları Bağlı Odysseus adlı şiir kitabını yayımladı.Kitap,edebiyat çevresinde şaşkınlık yarattı.Önceki açık anlamlı,tadına kolay varılan şiirlerin yerini konusunu mitolojiden alan,kapalı bir şiir aldı.Daha sonra yazdığı şiirlerle bu çizgiyi sürdüren Melih Cevdet düşünsel bir şiire ulaşmak istiyordu.Toplumsal sorunları şiire aktarmak yerine düz yazılarıyla anlatmayı yeğledi.Denemelerinin  yanında roman ve oyun yazdı.Oyunları sahnelendi.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Garip,

                 Rahatı Kaçan Ağaç,

                 Telgrafhane,

                 Yan Yana,

                 Kolları bağlı Odysseus,

                 Göçebe denizinin Üstünde,

                 Teknenin Ölümü,

                 Sözcükler.

       DENEME:Doğu – Batı,

                          Konuşarak,

                          Yeni Tanrılar,

                          Sosyalist Bir Dünya,

                          Maddecilik ve Ülkücülük,

                          Yasak,

                          Paris Yazıları,

                          Açıklığa Doğru,

                          Sevişmenin Güdüklüğü ve Yüceliği,

                          Yiten Söz,

                          Aldanma ki,

                          İmge Ormanları,

                          Geleceği Yaşamak.

       GEZİ – ANI:Sovyet Rusya,

                              Azerbaycan,

                              Özbekistan,

                              Bulgaristan,

                              Macaristan,

                              Akan Zaman Duran Zaman.

       OYUN:İçerdekiler,

                    Mikadonun Çöpleri,

                    Dört Oyun,

                    Ölümsüzler ya da Bir Cinayetin söylentisi.

       ROMAN:Ayaklar,

                        Gizli Emir,

                        İsa’nın Güncesi,

                        Raziye,

       ÇEVİRİ:Gelişen Komedya.

Aldığı Ödüller:Bakınız Ödüller,Armağanlar ve Yarışmalar Bölümü.

OKTAY RIFAT HOROZCU

20.yy. şair ve yazarlarındandır.

Dğm. 1914 Trabzon.

       Şair Samih Rıfat’ın oğludur.Ankara Erkek Lisesini ve Ankara Hukuk Fakültesini bitirdi.Paris’te üç yıl siyasal bilgiler öğrenimi yaptı.Dönüşünde bir süre Ankara’da Basın Yayın Genel Müdürlüğünde çalıştı.Daha sonra avukatlık mesleğine geçti.İstanbul’da Devlet Demir Yolları I.Bölge avukatı iken mesleğinden ayrıldı.

       İlk şiirleri Varlık Mecmuasında yayımlandı.Önceleri hece veznini kullanıyordu.Daha sonra Orhan Veli Kanık ve Melih Cevdet Anday’la birlikte Garip isimli bir şiir kitabı yayımladı.Bu kitap Cumhuriyetten sonra Türk şiirinde görülen başlıca dönemlerden birinin başlangıcı sayılır.

       Eski şiirimizin  şekil ve muhtevasına toptan karşı çıkan bir anlayışla kaleme aldığı şiirlerinde basit bir söyleyiş,espriye ve kelime oyunlarına dayanan bir davır vardır.Daha sonraki şiirlerinde Halk edebiyatından faydalandı.Sosyalist fikirlere temayül gösterdi ise de bu fikriyatın kalıpları içinde kalmadı.II.Dünya Savaşından sonra Türk Edebiyatında baş gösteren gerçeküstücü şiir akımına o da bir köşesinden katıldı.Zamanla soyut anlatımdan uzaklaştı,son şiirlerinde açık ve anlaşılır bir usluple tabiata yöneldi.

       Sanatkar mizaçlı olan Oktay Rıfat,bir nevi “saf şiir”demek olan kelime oyunculuğunu şiirinin ana özelliği haline getirmiştir.Eşyaya da çok önem verir.Gerçek alemden alınan unsurlar ile insanın iç aleminde gelen unsurlar bir modern resim düzeni içinde sıralanır.Bu açılardan Oktay Rıfat şiiri gerçekçi olmaktan ziyade fantezi peşindedir.Son yıllarda yeniliği özde arayan köy ve kasaba çevrelerine yönelmiş ustalıklı şiirler yazmaktadır.Oktay Rıfat,şairliğinin yanısıra şiir tercümeleri yapmış,oyunlar yazmış,bir de roman kaleme almıştır.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Garip,

                 Yaşayıp Ölmek,

                 Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirler,

                 Güzelleme,

                 Aşağı Yukarı,

                 Karga ile Tilki,

                 Perçemli Sokak,

                 Aşık Merdiveni,

                 İkilik,

                 Yeni Şiirler,

                 Bir Cigara İçimi.

       OYUN:Bir Takım İnsanlar,

                    Kadınlar Arasında,

                    Oyun İçinde Oyun,

                    Atlar ve Filler,

                    Çil Horoz,

                    Zabit Fatma’nın Kuzusu,

                    Yağmur Sıkıntısı.

       ROMAN:Bir Kadının Penceresinden.

2)-HİSARCILAR:Gökşen,Sabahattin Engin,H. Rıdvan Çonkur,Nurettin Özdemir,Rıza Polat Akkoyunlu,Macit Benice,Sevinç Çokum,Sabahat Emir,Şevket Bulut,M. Fahri Oğuz,Necmettin Hacıeminoğlu,M. Necati Özsu,Muhtar Körükçü,Mahmut Özay,Faik Baysal,M. Sebahattin Sepetçioğlu,Oyhan Hasan Bıldırki,Mehdi halıcı,Ülkü Uluırmak,Bilgesu Duru,Burhanettin Muz,Yusuf mardin,Ömer Atilla,Metin And,Ergun sav,Kamuran Özbir,Cemil Meriç,Rüştü Şardağ,Müjgan Cumbur,Mehmet Önder,Hilmi Ziya Ülken,Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer...şairlerden meydana gelmiştir.

       Bu sanatçılar,düşüncelerini “Sanatçı bağımsız olmalıdır.Ulusal olmayan bir sanatın sınırları aşacağı düşünülemez.Sanatçının dili yaşayan dildir.” Anlatımlarıyla ortaya koymuşlar;bunu gerçekleştirmek istemişlerdir.

MEHMET ÇINARLI

20. yy. şair ve yazarlarındandır.

1925

       Ermenek’te doğdu.İlkokulu orada,ortaokulu Konya’da, liseyi Antalya’da okudu.      Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi;aynı yıl Maliye Bakanlığında memuriyete başlayıp,çeşitli görevlerde bulundu;Bakanlığın Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdür Yardımcılığına getirildi. “Türk Ocağı Sanat Kolu”başkanlığı yaptı.I.C.A. İdaresi’nce verilen  burslardan yararlanarak sekiz ay süre ile Amerika’da mesleğiyle ilgili incelemelerde bulundu.Maliye Bakanlığı’nda müşavir ,Tetkik Kurulu Üyesi oldu.Sayıştay üyeliğiyle birlikte Maliye Okulunda öğretmenlik yapmaktadır bugün.

       Mehmet Çınarlı;edebiyat alanında 1942’den sonra,İstanbul “Çınaraltı” ile Zonguldak “Doğu” dergilerindeki şiirleriyle görünür.Üniversiteler arası şiir yarışmasında “Son Bahar Duyguları”şiiriyle birincilik kazandı. “Çağrı”, “Ilgaz” daki yazıları ile şiirleri Türk Yurdu’ndaki sanat sayfası yöneticiliği sonu,Munis Faik Ozansoy,İlhan Geçer başta olmak üzere arkadaşları ile kurdukları Hisar dergisi Çınarlının edebiyatsal kişiliğinin tanınmasında en büyük etken olur.Atatürk’ün gerçekleştirdiği ilerici reformların hayranlığı doğrultusunda “ruhsuz homo economicus” tan uzak,yeni bir manevi yönelişin gerekliliğini savunur.Devrime değil evrime dönük bir görüşü dile getirir.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Güneş Renginde Kadehlerle,

                Gerçek Hayali Aşktı,

                Yeni Bir Dünya Kurmuşum,

       MAKALE VE DENEMELER:Halkımız ve Sanatımız,

                                                            Söylemek Yaraşır.

İLHAN GEÇER

20. yy. şair ve yazarlarındandır.

1917 İstanbul doğumludur.

       Erdek İlkokulu,İstanbul Robert Kolej,Gaziantep,Yozgat Liselerinden sonra İstanbul Kabataş Lisesi’nde ortaöğrenimi tamamladı.İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okudu.Basın – Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nde,Ankara Radyosu’nda çalıştı.Hisar  dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı.İşçi Sigortaları Genel Müdürlüğünde görev aldı;İhtiyarlık Sigortası Şeflıği’ne atandı.Mavi İkindiler şiiriyle Son Havadis gazetesinin birincilik ödülünü aldı.

       İlhan Geçer;onaltı yaşından itibaren şiirleriyle dergilerde görülür.Şiirlerinin duygusal atmosferinde hep geçip giden yılların özlemini,aşkını,yaşantılarını,anılarını dile getirir.

Yazarın başlıca yapıtları şunlardır:

       ŞİİR:Büyüyen Eller,

                 Belki,

                 Bir Bulut Geçti.

GÜLTEKİN SAMANOĞLU

 20.yy. yazarlarındandır.

2 Kasım 1927,Konya

       Kuleli Askeri Lisesi’nden sonra Harp okulunu bitirdi.Yurdun çeşitli bölgelerinde Ordu-Donatım subayı olarak görev aldı.Ordudan kendi isteğiyle ayrılarak,Turizm ve Tanıtma bakanlığı kadrosunda çalıştı.Basın – Yayın Kurumu Genel Müdür Yardımcılığına getirildi;bugün aynı kurumun Genel Müdür Yardımcılığına getirildi;bugün aynı kurumun Genel Müdürü.

       Gültekin Samanoğlu yirmibir yaşlarında   edebiyat alanına “Çınaraltı”ndaki “O Kadın” şiiriyle girdi. “Hisar” dergisinde yayımlanan şiir ve yazarılar ile tanındı. Şiirlerinde seven, duyan bir gönlün, günümüz Türkçe’siyle seslenişi var. 

Başlıca eserleri: Alacakaranlık (Şiirler, 1970); Cahit Sıtkı Tarancı (1975).

 

NÜZHET ERMAN (1926)

            İstanbul’da doğdu. Afyon lisesi’nden sonra, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi (1947). Kaymakam olarak; Güney, Akçadağ, Altındağ, Ilgaz ve Kızılcahamam’da bulundu. (1950-1960). Anayasa Mahkemesi Raportörlüğü Danıştay Üye Yardımcılığı, 3. Daire Başyardımcılığı , Danıştay Kanun Sözcülüğü görevlerinden (1960-1962) , Nevşehir , Antalya ve Rize valiliğine geçti (1962-1970).

            Onaltı yaşında  ilk şiiri “Yedigün” de yayımlanan Nüzhet Erman; daha sonra Ülkü, Kaynak, Millet, İnkılapçı Gençlik, Varlık, Hisar dergilerinde göründü (1942-1973). İdareciliğinin  gözlem zenginliği ile yoğrulan şiirleri, çağdaş Türkiye’mizin gerçek sorunlarını taşır. Halktan  aldığını halka vermeye çalışan, yeni biçimler içinde, yeni söyleyişler arayan bir şair.

            Şiirlerinin toplandığı kitaplar: Yeşil (1945); A Benim Canım Efendim (1959); Anadolu 1970 (1970); Güldeste (1973); Hem Hürriyet, Hem Ekmek (1974).

 

NEVZAT YALÇIN (1926)

            Şair ve yazar. Kıbrıs’ta doğdu. Yüksek öğrenimini  Ankara Üniversitesi’nde  yaptı; önce Etibank’ta raportör, 1956’dan  1964’e kadar Londra Büyükelçiliğinde mütercim olarak bulundu. İngilizce  öğretim görevlisi olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesinde bulunduğu 1964-1970 yıllarında Ankara Radyosunun İngilizce  haber ve program spikerliğini, “Hisar” dergisi yazı işleri  müdürlüğünü yaptı. 1970 Nisan’ında yurttan ayrılan şair, o zamandan beri bir Alman Gymnasium’unda hocalık mesleğini sürdürmektedir bugün.

            Nevzat Yalçın; Kıbrıs ve Türkiye dergi ve gazetelerinde çıkan şiir, deneme, inceleme , röportaj ve hikayeleri ile tanındı. Türk olmanın gururlu bilinci şiirlerinin olduğu kadar, düz yazılarının da organik dokusudur. Edebiyatımızın milli olmasını kültürümüzün güvencesi olarak görür. Ona göre “Şiiri, romanı, ve tiyatrosu ile milli olması  gereken Türk edebiyatı sadece oluşmakla kalamaz; sürekli şekilde yeni eserlerle  beslenmek ve büyümek zorundadır; Türk milli edebiyatı yalnız, vatan, millet Sakarya edebiyatı değil, kökü ve kaynakları Türk insanının toprağı, tarihi, sosyal yapısı, zevk ve gelenekleri olan edebiyatı kastediyorum. Dünya edebiyatına götüren yol da o “hıyâban”dır. Bunun tersi olan  özentiler, eğrelti giysi ile caka satmaya benzer. Evrensel İngiliz, Fransız ve  rus edebiyatları, her şeyden önce İngiliz, Fransız ve Rus’dur. Sosyalist H. G. Wells, “İngiliz olmak faziletin kendisidir” de. William Somerset  Maugham, eserlerinde buram buram İngiliz’dir.  Bugünkü Türk Edebiyatı konusunda şunu söylemek istiyorum.: Gerçek Türk Edebiyatını  yaratmaya çalışan  büyük ve güçlü kalemler var, yok değil, ama az, dayanışmasız.

            Başlıca Eserleri: A Sokağı (şiirler, 1969); Güneş ve Adam (şiirler, 1977).

İBRAHİM MİNNETOĞLU (1920)

            Malatya’da doğdu. Aile kökü halk efsanesinde  adı geçen Battal Gazi’ye dayanır. Çelebi Mehmet tarafından  Kayseri’ye İslilip’e oradan da Filibe’nin Kanoş kasabasına sürülen Minnetoğlu ailesinden  ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Hukuk Fakültesi’nde Gazetecilik Enstitü’sinde okudu. Hayata gazetecilik ve öğretmenlikle başladı. Fakülte öğrenciliği sırasında  Eminönü Halkevinde uzun süre çalıştı. Uluslar arası yataklı vagonlar şirketine girdi. Burada bütün yurdu Arap memleketlerini ve Avrupa’yı gezdi. Minnetoğlu Kitabevi  ile Minnetoğlu yayınevini ve dağıtım teşkilatını kurdu.

İSMAİL GERÇEKSÖZ

            Şair İzmir’de doğdu. Babası  bursa Yenişehir’in Koyulhisar  Köyü’nden  Molla İbrahim Efendidir. Ortaöğreniminin yanı sıra  basından Arapça ve Farsça dersler aldı. Bursa’da gazetecilik hayatına atıldı. Bursa Hakimiyet gazetesinin  yazı işleri müdürlüğünü  İstanbul’da çıkan  Tanin, Vatan , Yeni İstanbul, Tercüman  gazetelerinin Bursa muhabirliğini yaptı. Bursa Ekspres gazetesini  yönetti. Bursa Gazeteciler Cemiyeti  ve sendikasının  kuruluşuna büyük emek verdi. Eşi ve çocuklarıyla Batı Almanya’ya gitti. Almanya’da İtzehoe  ve Hannover Türk işçi dernekleri başkanlığında ,  Aşağı Saksonya  ve Breman Eyaletleri  Türk işçi dernekleri genel sekreterliğinde bulundu. Binlerce Türk işçinin çalıştığı  Hannover deki Continental  fabrikalarına  menur-mütercim olarak görev aldı. Ortadoğu gazetesi yazarı  ve MHP il başkanı  danışmanı bulunduğu bir sırada  anarşistlerce  İstanbul’da öldürüldü.

            İsmail Gerçeköz  1944 den beri  başta Bursa’da çıkan Demet ve Uludağ olmak üzere,  Sanat Ve Edebiyat,  Şadırvan Çatı,  Bizim Türkiye, Kaynak, İstanbul ve Hisar dergilerinde yayınlanan şiirleriyle tanındı. İlk şiirlerindeki aşk,  özlem, ana duygularının yerini  yurt dışında çalışan insanlarımızın memleket hasreti, ezik yaşantılarını almakta.

            Başlıca şiir kitapları:

            Aşık Sazından Şiirler

            Bursa’nın Destanı

            Yaşayan Ağaç

            Gök Bayrak

            İkinci Dönüş

AYLA ORAL (1938)

            Şair İstanbul’da dünyaya geldi. Emekli Albay Cemil Acar’ın kızıdır. Ortaöğrenimini  İstanbul Kandilli Kız Lisesi’nde tamamladı. Toronto Üniversitesi Psikoloji bölümünde görev yaptı.

            Ayla Oral; kadın ruhunun dolup taşan sessiz heyecanlarını yansıtan  yaşadığımız dünyanın  git gide katılaşan duyarlılığından yakınan şiirleriyle tanındı. Özgün buluşlarla,  renkli deyimlerle örülü,  yalın bir dili vardı. Şiirimize romantik bir  ekzotizm getirmiştir.

            1967-1970 yılları arasında  Hisar Dergisi’nde inceleme, çeviri, eleştiri  yazıları yazmıştır.

            Yazarın başlıca yapıtı: Dönüşü Olmayan Yol.

BAHATTİN KARAKOÇ

            1930 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlköğrenimini memleketinde yaptı. Adana Düziçi Köy Enstitüsü'nde okudu. Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nden mezun oldu. Kahramanmaraş'taki sağlık kuruluşlarında sağlık memuru olarak çalıştı. 1982'de emekli oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. K.Maraş'ta Dolunay dergisini çıkardı. Her yıl düzenlenen Dolunay Şiir Şölenlerini başlattı. Beyaz Dilekçe adlı şiiriyle Türkiye Diyanet Vakfı Münacaat Yarışmasında birincilik kazandı. Şairin bundan başka ödülleri de var.

Yazarın başlıca yapıtları
Mevsimler ve Ötesi, Seyran, Sevgi Turnaları, Ay Şafağı Çok Çiçek, Kar Sesi, Zaman Bir Beyaz Türküdür, ilk Yazda, Bir Çift Beyaz Kartal, Menzil, Uzaklara Türkü, Beyaz Dilekçe, Leyl ü Nehar Aşk, Şiir Burcunda Çocuk ve Dolunay Şiir Güldestesi.

MAVİCİLER

Fikir ve sanat dergisi (l Ka­sım 1952 - Nisan 1956). Ankara'da ya­yımlandı, 32 sayı çıktı. Sahibi: Teoman Civelek, 25. sayıdan sonra Özdemir Nut­ku. «Şiirlerini basılı görmek isteyem Ankara Atatürk Liseli (Ülkü Arman. Teoman Civelek, Bekir Çiftçi, Ümran Kı­ratlı) gençler tarafından çıkarıldı. Da­ha sonra Ahmet Oktay, Yılmaz Gruda. Atillâ İlhan gibi imzalar katıldı. Dergi «okurdan çok genç kuşak yazar­larının ilgisini çekti». Özellikle Attilâ İlhan'ın sosyal realizm ile ilgili yazıları tesirli oldu. Bu dergide yazmış bazı ya­zarlar, aradan 30 yıl geçtikten sonra Mil­liyet Sanat dergisi'nin Mavi ile ilgili bir sayısında (l Aralık 1982) dergiyi şöyle değerlendirdiler: «Sosyal realizm sözü çok ediliyordu ama şiirlerle bir çeşit ro­mantizm geliştiriliyordu / Orhan Duru», «Garip üzerine gençlerin oluşturduğu ilk ciddi tepkidir... aktif realist toplumcu şiirin soldan ilk eleştirisidir... zamanın yaygın batıcılığına, Yunan-Latin hay­ranlığına ilk ciddi tepki Attilâ ilhanı; Ancak dergi suçlamalardan korkarak «25. sayısında sosyal realizmin organı deği­lim açıklamasını yayımlamıştır». Asaf Çiyiltepe, Güner Sümer, Ferit Ed-gü, Demir Özlü, Demirtaş Ceyhun, En­gin Unsal dergide yazan diğer imzalar­dır Bu neşriyata katılanlar daha sonra Mamciler diye nitelendi.

 

 

Atilla İlhan

( 1925 )

 

Menemen'de doğdu. İstanbul Işık Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenimini yarıda bırakarak Nazım Hikmet'i kurtarma Komitesi'ne katılmak üzere Paris'e gitti. Dönüşünde Türkiye Sosyalist Partisi'ne girdi. Garipçiler'e karşı "Mavi" hareketini başlattı. Garipçileri, eski toplumcu gerçekçileri eleştirdiği ve Atatürkçülüğe yaslanan bir toplumsal gerçekçiliği önerdiği yazıları Kaynak, Yeditepe, Mavi dergilerinde çıktı.

Attilla İlhan'ın şiiri barış, özgürlük, insan sevgisi, yarın inancı gibi toplumsal temalardan bunaltı, yalnızlık, umutsuzluk, aşk ölüm gibi bireysel temlere; destansı deyişlerden kimi zaman gerçeküstücülüğe yönelmiş, zengin bir imge örgüsüne dayalı lirik bir söyleyişe; halk şiirinin ses ve biçim özelliklerinden divan geleneğinin yeni şiirin estetiğiyle yoğrulmasına uzanan bir bileşimdir. Bu nedenle Attila İlhan'ın şiir serüveni toplumcu şiirimize olduğu kadar bireysel şiirmize de yeni boyutlar kazandırma yolundaki çabaların serüvenidir.

Şiir kitapları: Duvar (1948), Sisler Bulvarı (1954), Yağmur Kaçağı (1955), Ben Sana Mecburum (1960), Bela Çiçeği (1962), Yasak Sevişmek (1968), Tutuklunun Günlüğü (1973), Böyle Bir Sevmek (1977), Elde Var Hüzün (1982), Korkunun Krallığı (1987)

ORHAN DURU

Orhan Duru, "1950 Kuşağı" öykücülerindendir. Kuşağı içinde farklı bir çizgisi olan Orhan Duru'nun özellikle bilimkurgu öyküleri bu alanda yepyeni bir çizginin başlangıcı olarak nitelendirilebilinir. Duru, 18 Aralık 1933'te İstanbul'da doğdu. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ni 1956 yılında bitirdi . Bir süre veterinerlik yaptı. Daha sonra aynı fakültede asistan olarak çalıştı. 27 Mayıs 1960'ta bu görevinden uzaklaştırıldı. Ulus, Cumhuriyet, Milliyet, Güneş ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. İnterstar televizyonunda haber müdürlüğü yaptı. Bu görevinden ayrıldıktan sonra serbest yazarlığı tek uğraş edindi.

Eserleri; öykü dalında; Bırakılmış Biri, Denge Uzmanı, Ağır İşçiler, Yoksullar Geliyor, Şişe, Bir Büyülü Ortamda, Sarmal-Toplu Öyküler, Fırtına. Deneme türünde; Kıyı Kıyı Kent Kent, Hormonlu Kafalar. Anı olarak; O Pera'daki Hayalet (Sezer Duru'yla birlikte).

İKİNCİ YENİCİLER

(1955-1965) Garipçilerden ve Birinci yenicilerden ayrı bir yolla şiirlerini yayınlamışlardır. Bir gruplaşmaları yoktur. Bu dönem içinde ayrı ayrı yerlerde yayınlanan şiirlerinde benzerlik görülmesi üzerine bu adla anılmaya başlamışlardır. İkinci yeni şiirde görülen özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

İkinci yeniciler alabildiğine hayalcidirler.

Konuşma diline sırt çevirmişlerdir. Serbest çağrışıma dayanan şiirleri kopuk kopuktur. Tesadüfen seçilmiş kelime veya cümlelerin alt alta sıralanmasıyla şiirin oluşturulduğu intibaını verirler.

Genelde cümle yapıları bozuktur.

Bir boşvermişlik havası hakimdir.

Sezai Karakoç'un "Laleli'den dünyaya doğru giden bir tranvaydayız" mısrası ikinci yeni şiirini tanıtacak niteliktedir.

İkinci Yenicilerden birkaç isim: Ece Ayhan (1931), Sezai Karakoç (1933), Cemal Süreya (1931-1990), Turgut Uyar (1927-1986), Edip Cansever (1927-1986), Kemal Özer (1935).

Kemal Özer
( 1935 -  )

 

İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okudu. Uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde düzeltmen olarak çalıştı.

Kendi kuşağından Ülkü Tamer'le tema ve söyleyiş ortaklıkları bulunan, ilk şiirlerindeki benzetme ve çağrışım özellikleri ile İkinci Yeni'nin ikinci kuşağı diye nitelenebilecek şairler arasında yer alan K. Özer, bu şiirlerinde de ölçü ve uyağa verdiği önem, yapısal sağlamlık konusunda özeni ile dikkati çekmişti. Kişisel, öznel bir dünyanın oldukça dar sınırları içinde sayılabilecek ilk kitaplarından sonra, ilk kez "Yaşadığımız Günlerin Şiirleri" ile şiirinin içeriğini adeta temelinden  değiştirerek toplumcu bir dünya görüşünü yansıtan şairler arasında yer aldı...

Şiir kitapları: Gül Yordamı (1959), Ölü Bir Yaz (1960), Tutsak Kan (1963), Kavganın Yüreği (1973), Yaşadığımız Günlerin Şiirleri (1974), Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya (1975), Geceye Karşı Söylenmiştir (1978), Kimlikleriniz Lütfen (1981), Araya Giren Görüntüler (1983), Çağdaş ve Boyun Eğmeyen (1985), Sınırlamıyor Beni Sevda (1985), İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle (1990)

 

Ece Ayhan


            1931'de Datça'da doğan Ece Ayhan, İstanbul Atatürk Lisesi'ni, ardından da Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. İlk şiirini Türk Dili dergisinin Şubat 1954 sayısında yayımladı. Bunu Varlık, Yenilik, Seçilmiş Hikâyeler, Pazar Postası'nda yayınladıkları izledi.

Başlıca eserleri arasında, şiir dalında "Kınar Hanımın Denizleri", "Bakışsız Bir Kara Kedi", "Ortodoksluklar", "Devlet ve Tabiat", "Yort Savul", "Zambaklı Padişah", "Çok Eski Adıyladır", "Çanakkaleli Melahat'a İki El Mektup ya da Özel Bir Fuhuş Tarihi", "Son Şiirler", "Bütün Yort Savullar" var.

Sezai Karakoç
( 1933 -   )

 

Ergani'de doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Maliye müfettiş yardımcısı, Gelirler Genel Müdürlüğü'nde kontrolör olarak çalıştı. Resmi görevden ayrıldı. Yeni İstanbul ve Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. Şimdi İstanbul'da şiir yazmaya devam ediyor.

Önce iki sayı devam eden Şiir Sanatı adlı dergiyi, sonra Diriliş dergisini çıkardı. Karakoç, şiir üslubu bakımından, az çok İkinci Yeni'ye yakın sayılsa da, şiirinde işlediği temalar, inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir. İslami düşünceyi modern şiirdeki gerçeküstücülükle bağdaştırmakta, mistisizmden yararlanmakta, çarpıcı benzetme ve sembollerle, denenmemiş, bağımsız şiirler yazmaktadır.

Şiir kitapları: Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızırla Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha'nın Kitabı (1968), Gül Muştusu (1969), Zamana Adanmış Sözler (1970), Ayinler (1970),  Leyla ile Mecnun (1981),

Cemal Süreyya (1931 - 1990)
1931 yılında Erzincan’da doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi (1954), Maliye Bakanlığı'nda müfettiş muavini ve müfettiş olarak çalıştı. 1965’te istifa ettiyse de 1972’de Ankara’da yine aynı işe döndü. Bir ara İstanbul’da, Darphane Müdürlüğü yaptı.
İlk şiiri, Mülkiye Dergisi'nde (Ankara, 8 Ocak 1953) çıkan Cemal Süreya, buluşları ve söyleyiş biçimiyle, İkinci Yeni Şiiri'nin karanlığını giderdi; gelenekten yenilik yarattı; zarif, parıltılı şiirler yazdı. Kendi adıyla ya da Osman Mazlum imzasıyla, şiir üzerine yazıları, eleştirileri de aranan yazılar oldu.
Aylık Papirüs Dergisi'ni üç kez çıkardı. Nisan 1977’de, Ankara’da çıkmaya başlamış aylık edebiyat dergisi Türkiye Yazıları’nın yönetmeniydi ama 3. sayıda dergiyle ilişkisini kesti.
İlk kitabını (Üvercinka) 1958’de, ikinci kitabını (Göçebe) 1965’te, üçüncü kitabını (Beni Öp Sonra Doğur Beni) 1979’da yayımlandı. Bunları, Güz Bittiği (1988) ve Sıcak Nal (1988) adlı şiir kitapları izledi.
İlk üç kitabındaki şiirleri, yeni ilâvelerle 1984’te yeniden yayımlandı: Sevda Sözleri (Toplu Şiirler, Uçurumla Açan adlı yeni bölümle). Şapkam Dolu Çiçekle (1976), Günübirlik (1982) bir takım denemeleri toplayan eserleridir.
Üvercinka ile Yeditepe Şiir Armağanı’nı, Göçebe ile Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü, son iki kitabıyla da Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazandı.
On Üç Günün Mektupları (1990), 99 Yüz (İzdüşümler-Söz Senaryoları, 1990), Folklor Şiire Düşman (1992), Uzat Saçlarını Frigya (1992), dergi ve gazete yazıları Paçal (1992), ‘Oluşum’ da Cemal Süreya (1992), Papirüs’ten Başyazılar (1992) eserlerinden bazılarıdır. Çocuklar için yazdığı yazıları ise "Aritmetik", "İyi Kuşlar", "Pekiyi" (1993) adlarıyla yayımlandı ve adına bir şiir ödülü düzenlendi.
 
Özdemir İnce
( 1936 -   )
 
Mersin'de doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Fransız Dili Bölümü'nü bitirdi. Bir yıl Paris'te mesleğiyle ilgili çalışmalar yaptı. Çeşitli liselerde öğretmenlik, TRT'de çevirmenlik ve yöneticilik yaptı.
Kargı'da İkinci Yeni şiirinin belirgin etkilerini taşıyan şiirlerden sonra, Kiraz Zamanı'nda halk şiiri deyiş özelliklerine, konuşma diline, rahat bir söyleyişe açıldı. Nazım Hİkmet'in özellikle son dönem uzun şiirlerinden, çağdaş Fransız şiirinden etkilenmelerle, bol çağrışımlı, ölçülü bir gerçeküstücülükle yazılmış, özgün ve başarılı şiir parçalarının yer aldığı bir kitaptır bu. Asıl kişiliğini ise Karşı Yazgı'daki şiirleriyle bulduğu söylenebilir. Yaşa sevinci ve sevgisinin, soluklu, coşkulu bir yüreğin atışlarının kazandırdığı ritimler; çok içten, yalın, fakat düzyazı tuzağına düşmeyen, ilginç alegori ve benzetmelerle kurulu, oturmuş bir dil ve söyleyiş...
Eserleri
Şiir Kitapları:
Kargi (1963), Tutanaklar (1967), Kiraz Zamanı (1969), Karşı Yazgı (1974), Rüzgâra Yazılıdır (1979), Elmanın Tarihi (1981), Kentler (1981), Yedi Deryalar Geşsen (1983), Siyasetname (1984), Eski Şiirler (1985), Hayat Bilgisi (1986), Zorba ve Ozan (1987), Başak ile Terazi (1989), Burçlar Kuşağı (1989), Canyelekleri Tavandadır (1989), Gündönümü (1991).
 
Refik Durbaş
( 1944 -   )
 
Erzurum'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okudu. Gazetecilik mesleğini sürdürüyor.
Durbaş'ın şiir dilini yapan öğelerden biri, O'nu eski şiirin rüzgarına bağlayan, tarihle, Osmanlı şiir dili geleneğiyle birleştiren sözcüklerdir... Bu eski sözcükleri, dilin bir zorlaması değil, şiir dilinin bir öğesi olarak saymamız gerekir. Şairin şiir dilinin bir başka özelliği ise, doğrudan halk dilinden, halk duygulanımlarından kaynaklanan sözcük ve deyimlerdir. Durbaş, yalnız halk diliyle değil, halk şiiriyle de bir yakınlık kurar şiirinde.
Şiir kitapları: Kuş Tufanı (1971), Hücremde Ayışığı (1974), Çırak Aranıyor (1978), Çaylar Şirketten (1980), Nereye Uçar Gökyüzü (1983), Siyah Bir Acıda (1984), Yeni Bir Defter -Şiirler- Meçhul Bir Aşk (1985), Menzil (1992)
ESİP CANSEVER
1928 – 1986)
İstanbul'da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdi. Yüksek Ticaret Okulu'ndan ayrılıp ticaret hayatına atıldı. Kapalıçarşı'da antikacılık yaptı. 1986 yılında İstanbul'da öldü.

İlk şiiri Mart 1944'te İstanbul dergisinde çıktı. 1951'de Nokta adında bir edebiyat dergisi çıkardı. İlk şiirlerinde büyük şehirde yaşayan varlıklı gençlerin yaşama sevincini, mutluluklarını, bohem özentili avare hayatlarını dile getirdi.

1950'den sonra Varoluşçu bir havaya bürünen şiirlerinde ise, sıkıntı, karamsarlık ve düşünce ağır bastı. Biçimi baş köşeye oturtarak manayı dışlayan Cansever, İkinci Yeni şiirinin öncülerinden biri oldu. sonra toplumsal gerçekçiliğin kıyılarından seslenmeye başladı. Bu şiirlerinde, karmaşık hayal ve benzetmelere yaslanmadan, açık ve aydınlık bir anlatım yolu tuttu.
ESERLERİ
Şiir kitapları: İkindi Üstü (1947), Dirlik-Düzenlik (1954), Yer Çekimli Karanfil (1957), Umutsuzlar Parkı (1958), Petrol (1959), Nerde Antigone (1961), Tragedyalar (1964), Çağrılmayan Yakup (1969), Kirli Ağustos (1970), Sonrası Kalır (1974), Ben Ruhi Bey Nasılım (1976), Sevda ile Sevgi (1977), Yeniden Bütün Şiirleri (1981)
Turgut Uyar
( 1927 - 1985 )
Ankara'da doğdu. Bir harita subayının oğludur. Bursa Işıklar Askeri Lisesi'ni, Askeri Memurlar Okulu'nu bitirerek orduya katıldı. Sanayi Bakanlığı'nda çalıştı.
Aşk, ayrılık, ölüm temlerini, çevreden aldığı izlenimleri işleyen şiirler yazdı. 1950'den sonra İkinci Yeni akımının başlıca adlarından oldu. Gerek öz gerekse biçim bakımından sürekli değişen, halk şiirinden divan şiirine geniş bir kültür birikimini değerlendirirken kendisi olabilen bir şiiri geliştirdi.
Şiir kitapları: Arz-ı Hal (1949), Türkiyem (1952), Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959), Tütünler Islak (1962), Her Pazartesi (1969), Divan (1970), Toplandılar (1979)
Ülkü Tamer
( 1937 -    )
Gaziantep'te doğdu. İstanbul Robert Kolej orta bölümünü bitirdikten sonra bir süre Gazetecilik Enstitüsü'nde okudu. Bir süre aktörlük yaptı. Milliyet Yayınları'nda danışman-editör oarak çalıştı.
İkinci yeni'nin ikinci kuşağı içinde, simgeci özellikler taşıyan, yumuşak ve lirik bir şiiri vardır. Bu şiirlerde şaşırtmaca ve humor ögeleri de önemli bir yer tutar. Uyak ve ölçü disipliniyle, kuşağından Kemal Özer'e yakın sayılabilir. Lirizm ve türkü tadıyla, bazı şiirlerini dilimize başarıyla çevirdiği Lorca'ya yakınlığı duyumsanıyor. Humor ve şaşırtmaca özelliklerini, kimi yerde, İngilizce söz dizimini Türkçeye aktarmanın yarattığı ilginçlikle sağlıyor. Duyarlığı, sözcükleri ve benzetmeleriyle, kendinden sonraki kuşağın belli başlı şairlerini, R. Durbaş'ı ve büyük ölçüde İ. Özel'i etkilemiş olan bir şairdir.
Şiir kitapları: Soğuk Otların Altında (1959), Gök Onları Yanıltmaz (1960), Ezra ile GAry (1962), Virgülün Başından Geçenler (1965), İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür (1966), Sıra Göller (1974), Şiirler (1981), Yanardağın Üstündeki Kuş (1986)
TOPLUMSAL GERÇEKÇİLER
1950 yılından itibaren Türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı, hayat görüşlerini "toplumsal gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar. Bu dönemde Batıdan gelen varoluşçuluk ve gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla beraber eserlerinin kompozisyon ve üslûbunu da değiştirdi.
Son kırk yıllık Türk Edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü, millî ve dinî yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik tercihler doğrultusunda fevkalâde çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir.
Kısa zaman içinde büyük şöhret kazanan veya adını pek az duyurabilen yazar ve şairlerin Cumhuriyet terkibi paralelinde kurulmakta olan yeni edebiyat geleneklerine katkıda bulunmalarına rağmen, bunlar hakkında objektif tenkitler yapmak ve edebiyat tarihindeki yerlerini belirlemek mümkün olamamaktadır. Özellikle 1960'lı yıllardan sonra yetişen kadın yazar ve şairlerin sayılarının artmış olması, feminist akımın da diğer pek çok akım gibi Türk Edebiyatı içinde yer almasını sağlamıştır.
Bu dönemin yazarları: Rıfat  Ilgaz, Cahit Irgat, Enver gökçe, Ömer Faruk Toprak, Arif Damar, Ahmet Arif ve Şükran Kurdakul.

Nâzım'ın Açtığı Yol

Burada, Oktay Rifat'ın şu saptamasını anmakta yarar var :"Bugünkü Türk müziğinin tek sesli Enderun müziğinden, bugünkü resmimizin, tezhip, yazı ve minyatürden türemediği nasıl bir gerçekse, bugünkü Türk şiirinin de Divan şiirinden türemediği öylece bir gerçektir. Yeni şiirimizin Tanzimat'tan sonra gelişen yenileşme şiiriyle, yönünü bulma bakımından bir ilişkisi varsa da doğrudan doğruya bu şiirden türediği ileri sürülemez. Bugünkü şiirimiz Halk şiirinden de türememiştir. Türeseydi belki iyi olurdu ya, ne yapalım ki, böyle olmamış. Batı'dan mı aktarılmış öyleyse? Buna da tam olarak evet diyemeyiz. Batı'dan teknik olarak, tema olarak, düşünce olarak çok şey alınmıştır, ama tam anlamıyla bir aktarma yoktur ortada. Böyle bir aktarma, ayrıca, olanaksızdır. Öyle ise nasıl türemiştir bu şiir? Bana kalırsa, her toplumda olduğu gibi, yeni Türk toplumunda da doğal olarak ozanlar çıkmış, bunlar türlü etkiler altında, daha çok Batı etkisinde şiirler söylemişler ve bugünkü şiirimiz meydana gelmiştir... Böylece doğuştan yeni olan bu şiir, sonradan gözlerini geriye çevirerek, Divan şiiriyle, hele halk şiiriyle sıkı bağlar kurmak istemiştir."(3)
Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'in peşi sıra Nâzım Hikmet'in 1920'li yıllarda yenilikçi ilk ürünlerini vererek ortaya çıkması, Oktay Rifat'ın da belirlemeye çalıştığı "yenilikçi" sürecin ivmesini oluşturur.
Bundan böyle çağdaş Türk şiirinin oluşum dönemi başlamıştır artık. Nâzım Hikmet'in açtığı yolun etkinliği 1930'lu yıllarda daha da belirginleşir.
1930-1950 Dönemi, yenilikçi şiirin önemli oluşumlarını hazırlar. İlki "I. Yeni" Garip Şiiri'nin ortaya çıkışıdır. İkincisi toplumcu gerçekçi 1940 Kuşağı'nı oluşturan koşulların varoluşu ve "II. Yeni"nin oluşumu..
Garip Şiiri hareketi Orhan Veli Kanık (1914-1950), Oktay Rifat (1914-1988) ve Melih Cevdet Anday'ın (1915) 1937-38'den sonra yazdıkları şiirleri Garip (1941) adlı ortak kitapta toplarlar. Orhan Veli'nin kitabın önsözündeki yazısı ise bu çıkışın amacını açıklamaktadır: "Şiir, yani söz söyleme sanatı, geçmiş yüzyıllar içinde birçok değişikliklere uğramış; en sonunda da, bugünkü noktaya gelmiş. Bu noktadaki şiirin doğru dürüst konuşmadan oldukça ayrı olduğunu kabul etmek gerek. Yani şiir bugünkü durumuyla, doğal ve günlük konuşmaya göre bir ayrılık göstermekte, bir ölçüde garip karşılanmaktıdır. Fakat işin hoş yanı, bu şiirin birçok atılımlar sonucunda kendini kabul ettirmiş, bir gelenek kurarak da, sözü geçen garipliği ortadan kaldırmış olması.Yeni doğup bugünün aydınınca eğitilen çocuk kendini doğrudan doğruya bu noktada kavrıyor. Şiiri, kendine öğretilen koşullar içinde aradığından, bir doğallaşma isteğinin ürünü olan yapıtları şaşkınlıkla karşılıyor. Garip anlayışı, öğrendiklerini doğal kabul edişinden gelmekte. Ona buradaki göreceliği göstermeli ki öğrendiklerinden kuşku duyabilsin."(4) Yeni şiir, arayışın değil, yeni toplumdaki gerekliliğin karşılığını buluşun ortaya çıkardığı bir olgudur.
1940 Kuşağı şiirinin oluşumu da bu buluşma sürecinde ortaya çıkar.Nâzım Hikmet'in 1938'de tutuklanması ve şiirinin yasak/sakıncalı bulunması, İkinci Paylaşım Savaşı'nın gölgesindeki Tek Parti iktidarının baskıcı yönetimi bu eğilimin ortaya çıkmasında etkindir. Ülkenin yaşadığı değişim süreci toplumsallaşma hareketini derinden etkiler. Kuşağın başlıca şairleri şunlar oldu : Hasan İzzettin Dinamo (1909-1989), Rıfat Ilgaz (1911-1993) Niyazi Akıncıoğlu (1916-1979), Cahit Irgat (1916-1971), A.Kadir (1917-1985), Fethi Giray (1918-1970), Suat Taşer (1919-1982), Ceyhun Atuf Kansu (1919-1978),Enver Gökçe (1920-1981), Ömer Faruk Toprak (1920-1979), Orhon Murat Arıburnu (1920-1989), Mehmed Kemal (1921-1999), Arif Damar (1925), Attila İlhan (1925), Sabri Altınel (1926-1985), Ahmed Arif (1927-1991), Şükran Kurdakul (1927)...
Bu dönemde sözünü ettiğimiz oluşumların dışında kalan şairler ise şunlar oldu: Asaf Halet Çelebi (1907-1958), Ahmet Muhip Dıranas (1908-1980), Mustafa Seyit Sutüven (1908-1969),Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956)Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914), Celal Sılay (1914-1974)Behçet Necatigil (1916-1979), Cahit Külebi (1917-1997), Salah Birsel (1919-1999), Sabahattin Kudret Aksal (1920-1993), Necati Cumalı (1921), Özdemir Asaf (1923-1981), Nevzat Üstün (1924-1979), Can Yücel (1926-1999), Metin Eloğlu (1927-1985), Ahmet Oktay (1933).
"II. Yeni", çağdaş Türk şiirinde bir dönüşümdür. Yenilikçi şiirin farklı bir kulvara taşındığını gözleriz. Dönemin toplumsal koşulları belirleyicidir burada da. İmge ve yeni bir şiir dili yaratılır. Bireysel çıkışlarla ortaya konulan ürünlerde bu şiirin eğilimleri belirginlik kazanır. Biraraya geliş,ortak bir çaba görülmez. Bu yönelimi bir kuşak, ya da dönem/akım olarak adlandırmak; ancak Muzaffer İlhan Erdost'un "İkinci Yeni" belirlemesi sonrasında oluşur. Erdost, yeni şiirin birinci evresi olarak Garip Şiiri'ni nitelendirirerek, ardılı oluşumu da şöyle değerlendirir: "İkinci yeni denince, çokları bir kere duraklıyor. İlkeleri, yöntemleri, kuralları çizili bir akıma konmuş bir ad gibi 'ikinci yeni' sözünü ele alıyorlar. Oysa 'ikinci yeni' sözü ilkeleri, kuralları çizili bir akımın adı değildir; onun için de bu sözün içine aldığı ozanlar arasında geniş ikilikler vardır.İkinci yeni sözü, daha çok 1950 yıllarına kadar en iyi çağını yaşamış yeni şiirin üzerine gelen, şiirleriyle onlardan yavaş yavaş ayrılan ozanları içine alır. Yani, ikinci yeni bir okulun adı değil, kendisinden önceki şiire göre yeni olan bir şiirin sınır çizgisidir."(5) Bu çizgi içinde yer alan şairler ise şunlardır : Oktay Rifat, İlhan Berk (1918), Turgut Uyar (1927-1985), Edip Cansever (1928-1986), Yılmaz Gruda (1930), Ece Ayhan (1931), Cemal Süreya (1931-1990), Tevfik Akdağ (1932-1993), Sezai Karakoç (1933), Ülkü Tamer (1937)...
 
RIFAT ILGAZ
1911 yılında Cide'de doğdu.Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı.İlk şiiri 27.07.1927'de,günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü nedeniyle buradan ayrıldı.Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi'nde öğrenim gördü.1930 yılında mezun oldu. Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova'da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 'de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı.1939'da İstanbul Karagümrük Ortaokulu'nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz'ın, yazı ve şiirleri büyük dergilerde yayınlanmaya başladı.1940 'da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Hasan TANRIKURT, Sabahattin KUDRET AKSAL, Salah BİRSEL'le tanıştı.1943'te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944'de "Sınıf"adlı şiir kitabı çıktı. Sıkı yönetim kararı ile toplatıldı. Pertev Naili Boratav "Sınıf" için : "Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat ILGAZ'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak birşey yoktur" diye yazdı.1945'te Gün Dergisi çıktı. Ilgaz bu dergide sekreterdi. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz NESİN'in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı.1946'da Esat ADİL, Sabahattin ALİ ve Aziz NESİN ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisini'ni Esat Adil MÜSTEÇAPLIOĞLU ve Adil YAĞCI ile birlikte çıkardılar.
Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı.Şubat 1947'de Sebahattin ALİ, Aziz NESİN ve Mim UYKUSUZ'un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. İmzasız yazılar yazdı. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu.1950'li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler. 1952-1960'da Tan Gazetesi'nde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı.Turhan SELÇUK ve İlhan SELÇUK'un çıkardığı Dolmuş Dergisi'ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbulda bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı'nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne"(Yedek Lastik) takma adıyla yazdı.Ocak 1953'te "Devam" adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı.1958 de Semih Balcıoğlu'nun çıkardığı "Taş" dergisinde Rıfat Ilgaz (!) imzasıyla yazılar yazdı.1959 "Büyük Gazete" adında çıkan yeni bir dergiye yönetici oldu. Aynı yıl arkadaşı Suavi ile birlikte "Gar Yayınları"nı kurdu.1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra kendi adıyla yazı ve şiir yayınlama özgürlüğüne kavuşan Rıfat Ilgaz, Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazabildi. Sınıf Yayınları'nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi.1970'te Basın Şeref Kartı'nı aldı.1974'te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide'ye (Kastomonu) yerleşti.12 Eylül 1980 döneminde göz altına alındı.70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve1 aydan fazla gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul'da, oğlu Aydın ILGAZ ile birlikte ölümüne kadar yaşamaya başladı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Birlikte Çınar Yayınları'nı kurdular.1982 yılında Yıldız Karayel romanıyla "Orhan Kemal Roman Armağanı"nı ve" Madaralı Roman Ödülü"nü" aldı. 6 Aralık 1982 de İstanbul Şan Müzikholü'nde "55.Sanat ve70.yaş Günü" çok sayıda sanatçı ve sevenlerinin katıdığı görkemli bir törenle kutlandı. 1987 de Ocak Katırı Alagöz kitabıyla" Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü aldı.Onu hepimiz Hababam Sınıfı'nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına karşın onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Kitaplarında; çağdaş, ileri görüşlü, ulusumuzdan yana birlikteliği önerir.Yıllarca bizden kendisini uzaklaştırmaya çalışan yönetimlerden sonra, demokrasi yolunda ülkemizdeki gelişmeler Rıfat ILGAZ
adını yeniden yücelttiyse de, Sivas Olaylarının acısına dayanamayan duyarlılığı 7 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrılmasına neden oldu.
ŞİİRLERİ
ALİŞİM                                                                                                                 
AYDIN MISIN                                                                                                       
BİRAZ DAHA SABIR                                                                                       
ÇOCUKLARIMIZ  İÇİN                                                                                          
GEÇ AZİZİM GEÇ                                                                                             
GİDİŞİNİ ANLATIYORUM                                                                               
GÜVERCİNİM UYUR MU?                                                                                    
İÇELİM!                                                                                                              
KÖRÜZ BİZ                                                                                                        
 OKUTMA ÜZERİNE                                                                                              
SULARDA GÜNEŞ OLMAK                                                                                   
UYUSUN DA BÜYÜSÜN                                                                                   
 
ENVER GÖKÇE (1920 - 1981)
Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tamamladı (1948). İstanbul Kadırga Öğrenci Yurdu'nda yöneticilik yaparken ceza yasasının 141. maddesine aykırı eylemde bulunma savıyla tutuklandı, hüküm giydi. 7 yıl hapis yattı (1951 - 1957). Hapis ve sürgün cezasını çektikten sonra Ankara'da gazetelerde düzelticilik, serbest yazarlık yaptı.
Son günlerini Ankara'da Seyran Bağları Huzurevi'nde geçirdi. 19 Kasım 1981'de öldü.
Şiirleri, imzalı imzasız yazıları, Ülkü, Yurt ve Dünya, Ant, Gün, Söz, Yağmur ve Toprak, Yeryüzü (1945 - 1951) dergilerinde yayımlandı. Şili'li şair Pablo Neruda'dan şiirler çevirdi.
Şiir Kitapları :
Dost Dost, İlle Kavga (1973), Panzerler Üstümüze Kalkar (1977), Egin Türküleri(1982, DTCF bitirme tezi).
ÖMER FARUK TOPRAK

1920 yılında İstanbul'da doğdu. 1979 yılında yine İstanbul'da yaşamını yitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenim gördü. Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü'nde 1945-1947 arasında çalıştı. 1948'de Petrol Ofisi'ne memur olarak geçti, 1972'de bu kurumdan emekli oldu. Ölümünden sonra eşi Füruzan Toprak tarafından 1980 yılında başlatılan Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülleri geleneksel bir ödül olarak tanındı. Roman, öykü, anı türünde de eserleri var. Tüm şiirlerini Adam Yayınevi yayımladı.

ESERLERİ:
ŞİİR:
İnsanlar (1943)
Hürriyet (1945, Suat Taşer ile birlikte)
Dağda Ateş Yakanlar (1955)
Susan Anadolu (1966)
Ay Işığı (1973)
Tüm Şiirleri (1983, toplu şiirler)

ROMAN:
Tuz ve Ekmek (1973)
Karşı Pencere (1975)

ÖYKÜ:
Gönen Öyküleri (1979)

ANI:
Duman ve Alev (1968)
ARIF DAMAR (1925-)
 
Canakkale'nin Karainbeyli koyunde dunyaya geldi. Istanbul Erkek Lisesi'ndeki
ogrenimini yarida birakti. Cesitli memuriyet gorevlerinde bulundu.
'Yeryuzu Kitabevi'ni kurdu, yonetti.
 
Siir Kitaplari:
Gunden Gune (1956), Istanbul Bulutu (1958), Kedi Akli (1959), Saat Sekizi
Gec Vurdu (1962), Alici Kus (1966), Seslerin Ayak Sesleri (1975), Alici
Kusu Kardesligin (Toplu Siirler, 1975), Olum Yok ki (1980), Ay Ayakta
Degildi (1984), Aci Ertelenirken (Secme Siirler, 1985), Gunden Gune (1986),
Yoksulduk Dunyayi Sevdik (1988), Onarirken Kendini (1992).
 
``Yuksek sesle okunacak coskun soyleyisler yerine oz yonunden toplumsalligi
yitirmeyen, degisik duyarliliklara acilan temiz, etkili, kendine ozgu
buluslara ve imge gucune dayanan bir siir kurmayi basardi.''
(Sukran Kurdakul, 1989)
 
 
Ahmet Necdet,
Modern Turk Siiri
Yonelimler, Tanikliklar, Ornekler
Broy Yayinevi, Ekim 1993.
 
Ahmet Arif
( 1927 - 1991 )
Diyarbakır'da doğdu, Ankara'da DTCF'de öğrenciyken TCK'nin 141. maddesine muhalefette bulunduğu savıyla tutuklandı. İki yıl sonra aynı savla yargılanarak hüküm giydi, hapis yattı. Mahkumiyet hayatı iki yıl sürdü. Ankara'ya yerleşerek gazetecilik mesleğini seçti. 1991'de aynı kentte öldü.
Başta Nazım Hikmet olmak üzere, toplumcu şiirimizin ortak değerlerinin, hece şiiri, aruz ve halk şiirimizin yoğun, köklü bir sentezidir o.
Şiir kitabı: Hasretinden Prangalar Eskittim (1968)

ŞÜKRAN KURDAKUL

      1927 yılında İstanbul'da doğdu. İzmir Karşıyaka  Lisesi'nde okurken Türk Ceza Yasası'nın 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu savıyla birkaç ay tutuklu kaldığı için okuldan çıkarıldı. İzmir Belediyesi'nde daktiloluk, İstanbul'da bir bankada depo ve muhasebe memurluğu yaptı. 1953 yılında ikinci kez siyasal nedenlerle tutuklandı, aklanıncaya kadar iki yıl cezaevinde kaldı. Ataç yayınevini kurdu, yönetti. Yelken dergisini yönetti. Ataç ve Eylem dergilerini çıkardı.  Türkiye Yazarlar Sendikası ikinci başkanlığı, PEN Yazarlar Derneği Başkanlığı görevlerini yaptı. Duyarlı ve söyleyiş ustalığını belli eden, kitleler önünde yüksek sesle okunmaya elverişli toplumcu gerçekçi şiirler yazdı.
1940’tan Sonra Yeni Tür Edebiyatında Bağımsız Şairler:
Necip Fazıl Kısakürek
( 1905 - 1983 )
İstanbul'da doğdu. İlk ve orta tahsilini İstanbul'da yaptı. Bahriye Mektebi'nde, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Milli Eğitim Bakanlığı'nca Paris'e gönderildi. Sorbonne Üniversitesi'nde başladığı tahsilini tamamlamadan yurda döndü. İstanbul ve Ankara'da bankalarda çalıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde, Devlet Konservatuvarı'nda, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretmenlik, çeşitli gazetelerde fıkra yazarlığı yaptı. Ağaç ve Büyük Doğu adlı dergileri çıkardı. Daha sonra siyasi ve dini ağırlıklı yazılarını yazmaya ölümüne kadar devam etti. 25 Mayıs 1983'te İstanbul'da öldü.
İlk şiiri 1923 yılında Yeni Mecmua'da çıktı. Şiirlerini hece vezniyle yazan Necip Fazıl, oturmuş,, kusursuz, bir dil ve sağlam bir tekniğe sahiptir. İç ahenge önem vermiş, mısraa ışık veren çarpıcı kelimeleri seçmede ve yerleştirmede başarılı olmuştur. Ufku geniş, şiiri derin ve renklidir. Mistik ve felsefi şiirlerinde, insanın evrendeki yerini, iç alemin gizli duygu ve ihtiraslarını, madde ve ruh meselelerini ele almıştır. Son şiirlerinde ölüm düşüncesine ve Allah kavramına, hem felsefi hem İslami düşünce açısından yeni ve değişik boyutlar getirmiştir.
Şiir kitapları: Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Ben ve Ötesi (1932), Sonsuzluk Kervanı (1955), Çile (1962), Şiirlerim (1969)
Cahit Sıtkı Tarancı
( 1910 - 1956 )
 
Diyarbakır'da doğdu, İlk öğrenimini aynı şehirde yaptı. Orta öğrenimi için İstanbul'a gönderilerek, Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne yazıldı. Burada dört yıl okuduktan sonra Galatasaray Lisesi'ne geçti. Mülkiye Mektebi'ne girdi. Buradaki öğrenimini tamamlamadan paris'e gitti. İkinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine yurda döndü. Anadolu Ajansı ve Çalışma Bakanlığı'nda çevirmen olarak çalıştı. 1954'te ağır bir hastalığa yakalandı. Türkiye'de tedavisi sonuç vermeyince Viyana'ya götürüldü. 13 Ekim 1956'da orada bir hastanede öldü. Ankara'da toprağa verildi.
"Sanat için sanat" ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur. Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.
Şiir kitapları: Ömrümde Sükut (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1952), Sonrası (1957)
Ahmet Hamdi Tanpınar

Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul'da Ravaz-i Maarif İbtidaisi'nde, Sinop ve Siirt Rüşdiyeleri'nde, Vefa, Kerkük ve Antalya Sultanileri'nde öğrenim gördü. Baytar Mektebi'ni bırakarak girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden 1923 yılında mezun oldu.
Erzurum, Konya ve Ankara Liseleri'yle, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Aynı akademide estetik ve sanat tarihi dersleri verdi (1932 - 1939). 1939 yılında İstanbul Üniversitesi'ne Yeni Türk Edebiyatı Profesörü olarak atandı.
Maraş Milletvekili olarak 1942-1946 yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. Bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptıktan ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde eski görevinde çalıştıktan sonra 1949 yılında İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yeniden döndü ve bu görevde iken 24 Ocak 1962 tarihinde İstanbul'da öldü.
Eserleri
Abdullah Efendi'nin Rüyaları (1943),
Yaz Yağmuru (1955),
Hikâyeler (Kitaplaşmayan iki hikâyesiyle birlikte tüm öyküleri, 1983).
Fazıl Hüsnü Dağlarca
( 1914 - )
 
İstanbul'da doğdu. Harp Okulu'nu bitirdi. On beş yıl görev yaptıktan sonra ordudan ayrıldı. Çalışma Bakanlığı'nda iş müfettişliği yaptı.
Dağlarca, kendisinin konularına göre 'ayrı yaklaşımlar', 'bağımsızlık savaşı', 'toplum', 'karşı duvar dergileri', 'yeryüzü', 'uzay', 'çocuklarda' diye yedi bölüme ayırdığı yapıtlarında şunları dile getirir: Çocuk duygularından, çevresinden başlayarak evrene ve tanrıya kadar uzanan duyarlık, toplumsal boyutlu duygu ve düşünceler, sömürgenliğe karşı yeryüzü yurttaşlığı, destansı söyleyişli ulusal duyarlık ve övünç, çocuklarla ilgili temalar... Bütün bu yeni bakış, arayış ve deyişlerle; değişik duyarlığı ve içtenliğiyle adını 'Yirminci Yüzyıl Türk Edebiyatı Tarihi'nin doruğuna yazdıracak olan Dağlarca, özgün ve ölümsüz bir şair olarak yaşayacaktır.
Ahmet Muhip Dıranas
(1909 - 1980    )
1909 yılında Sinop'un Salı köyünde dünyaya geldi. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdi. Ankara Hukuk Fakültesi'yle İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etti. Güzel Sanatlar Akademisi Kütüphane müdürlüğü yaptı. Anadolu Ajansı, Türkiye İş Bankası yönetim kurulu üyeliği, Devlet Tiyatroları Edebi Kurul başkanlığı yaptı. 21 Haziran 1980'de Ankara'da öldü. Vasiyeti üzerine Sinop'un Salı köyünde toprağa verildi.
Bir kadına adını taşıyan ilk şiiri Muhip Atalay imzası ile 15 Eylül 1926'de Milli Mecmua'da yayımlandı. Bir süre aynı imza ile şiirleri çıktı. Sonra kendi imzası ile çeşitli dergilerde şiirler yayımladı. 1964'ten sonra şiirleri yalnız Hisar dergisinde çıktı. Bütün şiirlerini hece vezni ile ve kafiyeli olarak yazdı. Hece vezininin alışılmış kalıplarını sarsarak bu vezne yeni bir tad ve tazelik verdi. Kendine mahsus bir dili, duygu ve özü vardır. Şiirlerinde aşk, tabiat, ölüm, hatıralar, sığ olmayan bir anlatımla ve düşündürücü boyutlar içinde verilmiştir.
Çeşitli dergilerde yayımlanan şiirleri, 1974 yılında İş Bankası Kültür Yayınları arasında, "Şiirler" adı ile çıktı.

 

1960'larda Şiirimiz

1960'larda dünyanın dörtbir yanında oluşagelen gençlik hareketleri, 1968 Mayısında, özellikle Avrupa (Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere...) ve ABD üniversitelerinde öğrenci eylemlerine dönüşür.
ABD'de, öğrencilerin bu hareketindeki çıkışlarının kaynağında iki temel etki vardır: Vietnam Savaşı ve siyah özgürlük hareketi. Avrupa'daki dalgalanma ise, "düşgücünün zaferi" olarak nitelendiriliyordu.
1960'ların gençlik hareketi başkaldırı, devrim düşüncesiyle birlikte Batı'nın, "soğuk savaş" sonrasında, 1960'larda yeniden eleştirisini getirmiştir. "Devrimci değişimin dinamikleri", "devrimci örgütlenme", "yeni sol hareketin yönelimi" her ülkenin tarihsel konumu/bağları dolayımında gündeme geliyor; 'öğrenci-gençlik'in devrimci hareket içindeki yeri/konumu/etkinliği ön plana çıkıyordu.. Hareketin yayğınlığı giderek Avrupa'nın bazı ülkelerinde (örneğin Fransa'da, Almanya ve İtalya'da) kitlesel güce dönüşür. 1968 öğrenci ayaklanması, müttefiklerini (işçileri) bularak etkin bir güce dönüşür. "İyimserlikle doluyuz, gelecek biziz" düşüncesi yaygın bir söylemdir artık.
Dünyada bu dalgalanma yaşanırken, 27 Mayıs 1960 ülkemizde yeni bir dönemin başlangıcını oluşturur. Askeri bir darbe ile Demokrat Parti iktidarına son verilir. Özgürlük ortamına yönelişte öğrenci-gençlik hareketinin etkinliği yadsınamaz.
Gelinen ortam düşün/yazın alanımızda da yeni bir dönemi başlatır. Özellikle '60'ların ikinci yarısından sonra düşün/sanat alanındaki etkinlikler belirgince ön plana çıkar.
Demokratik ortamın sağlanması; çevirilerin yaygınlığı yayın yaşamına bir canlılık getiri. Dömokratik güçlerin belirle bir platformda buluşması, örgütlenmesi giderek kitlelerle bağ kurma, bunlara ulaşma yollarını açar.
Kültür/sanat alanında toplumsallaşma süreci yaşanır. Sanatın işlevi, sanatçının konumu, devrimci sanat, sanat-toplum, sanat-politika ilişkisi gibi kavramlar da tartışma gündeminde yer alır.
Yazın ortamımızdaki canlılık şiirde şu açılımlarda varlığını sürdürmektedir: 1940 Kuşağı şairleri/şiirin oylumunu bulmaktadır. Garip uzanımında bir şiir anlayışı/sürdürücüleri poetik yolculuklarını sürdüredururlar. "II. Yeni"nin etkinliği gündemdedir..Özgürlük ortamı Nâzım Hikmet'in şiirinin tanınması, Ahmed Arif'in ortaya çıkmasını sağlar. Bir de; kendilerini öğrenci-gençlik hareketi içinde bulan, giderek de dergiler/yayın organları çevresinde kümelenen, bir süre sonra da "kuşak" olarak varlıklarından söz ettirebilecek şairler topluluğunun ayak sesleri gelmektedir.
Değişim, Dönem, Evrim, Alan 67, Yeni Gerçek, Ataç, Şiir Saatı, Yordam, Dvinim, Yelken, Ant, Yön,Halkın Dostları, Türk Solu...Onların buluştukları, şiirlerini yayımlayıp, düşüncelerini ilettikleri dergilerdir.
Yelken (1957-1980) dergisi çevresinde toplanan bir grup şair ilk şiirlerini burada yayımlarlar. Derginin toplumcu gerçekçi çizgisi onların çıkışlarında da etkili olur.
Turgay Gönenç (1939), Afşar Timuçin (1939), Eray Canberk (1940), Aydın Hatipoğlu (1940), Nurer Uğurlu (1940), Egemen Berköz (1941), Ataol Behramoğlu (1942), Süreyya Berfe (1943), Sennur Sezer (1943), Güven Turan (1943), Özkan Mert (1944), İsmet Özel (1944)...
Çıkış noktaları toplumsal ortamın gerçekliğidir; tepkinin, oluşumun şiirini yazıyordurlar. Bu, bir tür, tarihsel misyondur. Hatta, 1940 Kuşağı'nın bile üstlenemediği bir misyonu üstlenirler: kitlelerle daha yakın, sıcak, etkin bir bağ kurarlar. Şiir alanlara inmiştir. Kısa sürede bir dönüşüm yaşanır.
Ataol Behramoğlu ,Alan 67 dergisinde yer alan yazısında, bir tür çıkışlarının amacını dile getirererek şunları söyler: "Eğer yazıyorsak, hayatımızdan söz etmek için yapıyoruz bunu. Hayatımız bir düş, bir sanrı değilse de, onu doğa ötesi güçler değil de gerçekler belirliyorsa, tek bir edebiyat yönteminin sözü edilebilir bugün 'Gerçekçilik'. Birinci ilke budur."(6)
1960 Kuşağı şiiri, varoluşunu bununla kanıtlayarak, şiirimizde iz bırakmıştır.
Bu kuşağın çıkış noktasının bir başka önemli boyutu da, 'ulusallık'tır. Oluşan 'gerçekçilik' anlayışını bunun üzerine kurmayı amaçlarlar.
1960 Kuşağı, dünyayı değiştirmek için yola çıkan bir kuşaktır. Şiirinin mecrası da bu kanalda gelişir. Toplumcu sanat anlayışını savunurlar.
1960'lar edebiyatımızda yenileşme/özgürleşme dönemidir. Dönemin bu atılımcı kuşağı şiirde dil>imge>biçim yönünden yenilikçi bir yapı kurmaya çalışır. Tümüyle reddedici değildirler. Yeni bir kimlik oluştururken, şiirin düşünce boyutunu gözardı etmeden senteze varmayı amaçlarlar. Dış dünya ile yakın ilgilidirler; çeviriler, bilimsel düşüncenin kaynaklarına yöneliş poetikalarını zenginleştirir.
Bu kuşakla birlikte yeni bir edebiyatçı tipi çıkar ortaya: alanlara inen, halkın arasına karışan, toplumsal muhalefetin öncülüğünü yapan, soran/sorgulayan, bunları da yazdıklarıyla yansıtan...
Octavio Paz'ın deyimiyle; gençlik hareketi, din ve devrim, eros ve ütopya arasında gidip" gelen bu kuşak; devrim düşüncesini, özgürlük-demokrasi-eşitlik-emek...gibi kavramları gündeme getirir. Demokratik ortamın oluşmasında, nisbi de olsa, etkindir. Örgütlenme, siyasal bilinçlenme sürecinin yoğunluğu onların duyarlık alanlarını etkiler...
Bu dönemde ürünler veren, "II. Yeni" etkilerinden geçerek poetikalarını oluşturmaya çalışan şairler ise şunlardır: Kemal Özer (1935), Hilmi Yavuz (1936), Özdemir İnce (1936). Kuşağın diğer şairleri : Ruşen Hakkı (1936), Kemal Burkay (1937), Metin Demirtaş (1938), Metin Altıok (1941-1993), Mehmet Taner (1946), Nihat Behram (1946)...
1960 Kuşağı şiirinin çıkış/etki-tepki kaynağı salt "II. Yeni" değildir, kuşkusuz. Geleneksel Türk şiiridir ana kaynak. Divan, halk şiirinin yanı sıra modern şiir geleneğinin öncü şairleridir: Yahya Kemal, Nâzım Hikmet, Orhan Veli, Ahmet muhip Dıranas, Fazıl Hsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Attila İlhan, Ahmed Arif... Öte yanıyla da Batı şiiri...
1960'ların özgürleşme ortamında varolan; birikimi/sesiyle bugüne ulaşan 1960 Kuşağı şiiri/şairleri çağdaş Türk şiirinin oluşumunda önemli bir dönemeçtir. Yazın ve düşün yaşamımıza yenilikler getirmiş, yaşam-şiir-toplum ilişkisine farklı bir boyut kazandırmıştır...
70'lerden 90'lara...
1970'lerden '90'lara uzanan süreç, çağdaş Türk şiirinin oluşum çizgisinde farklı eğilimleri, farklı yönelimleri ortaya çıkardı. Ama bu süreçte yeni bir şiir kuşağının oluşumundan söz etmek mümkün değil. 1970'lerde ilk ürünlerini veren şairlerin , daha çok , 1940 ve 1960 Kuşağı şairlerinden etkilendikleri gözlenir. Ara dönemde ürünlerini verenler : Abdulkadir Bulut(1943-1985), Ali Rıza Ertan (1944-1979), Ahmet Telli(1946), Hüseyin Yurttaş (1946), İsmail Uyarolu (1948) bir bakıma da '70'li yılların şiirinin öncüleriydiler. Bunları şu şairler izledi: Ahmet Ada (1947), Ebubekir Eroğlu (1950), Mustafa Irgat (1950-1995), Barış Pirhasan (1951), İzzet Yasar (1951), Erdal Alova (1952), Enis Batur (1952), Erol Çankaya (1952), Veysel Çolak (1954).
1970'lerin sonralarına doğru farklı bir çizgide, adeta, yeni bir çıkış arayışını sezdiren şairlerin ürünlerinin ardı ardına dergilerde yayımlandığını, kitaplarını çıkardıklarını gözleriz. 1970'lerin siyasal ve toplumsal devinimi şiirin oluşumuna yansımıştır.
Ozan Telli(1950), Tarık Günersel (1953), Yaşar Miraç (1953), Tuğrul Tanyol (1953), Adnan Yücel (1953), Ali Cengizkan (1954), Hüseyin Ferhad (1954), Murathan mungan (1955), Hüseyin Haydar (1956), Turgay Fişekçi (1956), Adnan Özer (1957), Ahmet Erhan (1958), Haydar Ergülen (1956), Sina Akyol (1950), Gültekin Emre (1951)...
1980'lerde dergiler şiirin gelişme düzeyindense, niceliksel sınırlarını genişletti diyebiliriz. Giderek de dergiler eksenindeki kümeleşmelerle şiirler/şairler hakkında adlandırılmalara yönelindi. "Yeni Türkü", "Yeni Bütün" nitelendirmeleri de bu etkilerden doğdu. "Yeni şiir" arayışından ise, daha çok 'yeni söylem'lerin içi boşaltılarak şiir yazılmaya başlanıldı diyebiliriz. Popüler kültürün etkisi, 12 Eylül'le yaşanılan çözülme, yozlaşma şiirin de gelişme kanallarını tıkadı. Bu süreci bir arayış dönemi olarak nitelendirmek daha doğru gibime geliyor. Deyim yerindeyse 'şiir enflasyonu' yaşanılan bir süreç...
Dönemin şairlerine gelince: Metin Cengiz (1953), Şükrü Erbaş (1953), Abdülkadir Budak (1952), Şavkar Altınel (1954), Oğuzhan Akay (1955), Roni Margulies (1955), Süha Tuğtepe (1956), Suat Vardal (1957), Orhan Alkaya (1958), Mehmet Yaşın (1958), Akif Kurtuluş (1959), Seyhan Erözçelik (1962), Sami Baydar (1962), Ali Asker Barut (1962) Hakan Savlı (1964), Küçük İskender (1964), Sunay Akın (1962), Akgün Akova (1962), Metin Celal (1961), Turgay Kantürk (1961), Altay Öktem (1964), Turgay Nar (1961), Sefa Kaplan (1956), Vural Bahadır Bayrıl (1962), Gülsüm Akyüz (1949), Ayten Mutlu (1952), Oya Uysal (1952), Arife Kalender Önel (1954), Yelda Karataş (1954), Leyla Şahin (1954), Lale Müldür (1956), Neşe Yaşın (1959), Günseli İnal (1947), Zerrin Taşpınar (1947), Zeynep Uzunbay (1962)...
Çağdaş Türk şiirinin oluşumunda bugün gelinen çizgi; geleneksel yapının kırılarak, farklı şiir anlayışlarının birarada yeni bir oluşumu gerçekleştirdikleridir diyebiliriz. Kuşak kavramı artık etkinliğini yitirmiştir. Son dönem şiirimiz kuşak kavramıyla değil de, daha çok şairlerin poetik tavırları/söylemleriyle anlamlandırılır oldu. Kuşkusuz çıkış noktası, besleyici kaynak eskiye oranla daha zengişleşen bir debi oluşturmuştur. Günümüz Türk şiirini dönemler/akımlar/kuşaklar ekseninde bakarak değerlendirmenin gene de en sağlıklı çıkış yolu olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda, 1980 sonrası şiirimiz de, diğer türlerdeki gelişmeler/oluşumlar gibi, aydınlanma düşüncesinin 1960'lardan sonra aldığı ivmenin ekseninde değerlendirilmesi gerektiğinden yanayım.




 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

           

 

 

 

 

 

    

 

 

                                

     

 

 

 

 

 

 

  

 

 

   

      

  

               

 

 

                                              

                                  

                       

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder