23 Ağustos 2012 Perşembe

Milli Edebiyat Dönemi Tiyatro


. Tiyatro alanındaki verim, hikâye ve roman kadar başarılı sayılamaz. Ger­çi, Meşrutiyetin ilânıyla birlikte birçok tiyatro topluluğu ortaya çıkmış; hattâ bir de tiyatro okulu açılıp ilk resmî tiyatro (Dârülbedayi-i Osmanî) kurulmuş; bunlar eser yetiştirmek için pek çok yazar o alanda birtakım denemelere girişmiş ise de, bunların çoğu başarı çizgisinin çok altındadır. Edebiyat-ı Cedide (Halit Ziya, Mehmet Rauf, Cenap Şahabettin, Hüseyin Suat, v.b.) ve Fecr-i Âti (Şahabettin Süleyman, Tahsin Nahit, Refik Halit, Yakup Kadri, v.b) yazarların kendilerini bu alanda da deneme çabaları —çoğu başarısız çabalar— bir yana bırakılırsa; yeni kuşaktan o devirde kendini kabul ettirenlerin sayısı pek azdır. Onların eserleri de kimisi aruz vezni ile ve sade dille ilk deneme (Halit Fahri: Baykuş), kimisi hece vezniyle ilk örnek (Yusuf Ziya: Binnaz) olduğu için ilgi görmüştür. Yüzlerce tarihi eser arasında yalnız bir yazarın (Musahip-zâde Celâl) oyunları; konuları çağdaş hayattan alınmış sayısı çok kabarık eser arasında yalnız bir sanatçının (Reşat Nuri) verimleri; pek çok çeviri ve uyarlama arasında bir tek çevirmenin (İbnürrefik Ahmet Nuri) uyarlamaları belli bir değer çizgisinin üstüne çıkmıştır. 

HİKAYE VE ROMAN

Hikâye ve roman alanında, bir bölüğü “Fecr-i Âti” topluluğundan gelen “Yakup Kadri, Refik Halit), bir bölüğü bu topluluk dışında kalan (Ebubekir Hâ­zım, Ömer Seyfettin, Halide Edip, v.b.) sanatçılar, aralarındaki sanat anlayışı ve dünya görüşü ayrılıklarına rağmen, yerli, hayatı yansıtma konusunda birleşmiş görünüyorlar. Tanzimat ve Edebiyat-ı Cedide hikâye ve romanlarında vakaların İstanbul sınırları içinde kapalı durmasına karşılık, bu devirde, hikâye ve roman yurdun her köşesine açık tutulmuş, her tabakadan halkın yaşayışı konu olarak ele alınmıştır. Özellikle köy ve taşra hayatını anlatan başarılı ilk örnekler (Ebubekir Hâzım:        Küçük Paşa; Refik Halit: Memleket Hikâyeleri; Reşat Nuri: Çalıkuşu, v.b.) bu devirde verilmiştir. Kimi kitapların adları dahi (Refik Halit: Memleket Hikâyeleri: Ömer Seyfettin: Yalnız Efe - Anadolu romanı; Yakup Kadri: yarım kalan Ateşten Gömlek - Anadolu romanı) sonradan “memleket edebiyatı” diye adlandırılan bu çığırı açıkça belirtir. İlkin edebiyatdışı bir amaçla, “taşraların ne halde olduklarını, köylülerin ne yaptığını, ne istediğini, memleketin neye muh­taç olduğunu yerinde görüp incelemek” için Tanin gazetesinin Anadolu’ya gönderdiği bir yazarının Anadolu’daki şehir, kasaba ve köyleri dokuz ay (1909-1910) adım adım dolaşarak hazırladığı röportaj niteliğindeki gezi notları (Ahmet Şerif: Ana­dolu’da Tanin) ve aynı yıl içinde “Anadolu fatihaları” nı  dile getirmek amacıyla yazılan, fakat yayınlandığı zaman hiç de ilgi uyandırmadığı halde, Cumhuriyet devrinde dikkati çeken bir roman (Ebubekir Hâzım: Küçük Paşa) ile açılan bu çığır; Refik Halit’in Anadolu sürgününden getirdiği hikâyeler “Memleket Hikâyeleri” ile geniş bir ilgi görmüş; Kurtuluş Savaşı yıllarında ise Anadolu insanının çetin alınyazısı üzerine eğilme hareketi (Halide Edip: Dağa Çıkan Kurt, Ateşten Gömlek / Yaban, Millî Savaş Hikâyeleri) artık zorunlu ve yaygın bir hal almıştır.

Gözleme dayanan bu yerli hayatı yansıtma isteğinin sonucu olarak, çoğu yazalar Realizm (Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Refik Halit, Reşat Nuri, Memduh Şevket, v.b), hatta kimileri Natüralizm (Bekir Fahri, Selâhattin Enis, kimi hikâyeleriyle F. Celâlettin, kimi romanlarıyla Osman Cemal, v.b.) ilkelerini benimsemişlerdir

Çoğu Fransız (Yakup Kadri, Refik Halit Reşat Nuri, Peyami Sata, Abdülhak Şinasi), kimisi İngiliz (Hailde Edip), kimisi Rus (Memduh Şevke) edebiyatlarının etkisi altında kalan bu devir sanatçılarının bir bölüğü de Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim yolunu sürdürmüşlerdir (Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, kimi hikâyeleriyle F. Celâlettin).

Parti kavgalarının kızıştığı Meşrutiyet ve Mütareke devirlerinde okuyucunun mizaha ve toplumsal yergiye düşkünlük göstermesi, bir çok yazarın (Ömer Seyfettin, Refik Halit, Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, Reşat Nuri, F. Celalettin v.b) mizaha eğilim göstermesine yol açmıştır.  

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder