27 Ağustos 2012 Pazartesi

Sebk-i Hindi / Özellikleri


        SEBK-İ HİNDİ (HİNT ÜSLUBU)  VE BAŞLICA ÖZELLİKLERİ


           

Bu üslûp XVI. Yüzyılda İran’da doğmuş,İranlı şairler tarafından,Hindistan’da geliştirilmiştir.XVIII. yüzyılda da etkisini giderek yitirmiştir.İran’dan çok Afgan,Hint ve Türk edebiyatlarında etkin bir rol oynamıştır.

Safeviler devrinde İran’daki tutuculuktan kaçarak Hindistan’a giden ve bu üslubu oluşturarak geliştiren başlıca İran şairleri: Urfi-i Şirazi,Sa’ib-i Tebrizi’dir.

XVII. yüzyılın ortalarında Türkiye’ye gelmiş,Divan şiiri bu üsluptan geniş bir şekilde etkilenmiştir.Hemen bütün XVII. Yüzyıl Türk şairlerinin (örn:Neşâtî,Nâbî,Nef’î,Nâ’ilî) çoğunda bu üslubun güçlü etkileri görülür.

XVIII. yüzyılda Nedim III. Selim devrinin ünlü şairi Şeyh Galib’de de bazı izler bırakmıştır.Böylece edebiyatımızda gayet geniş bir gelişme alanı bulmuştur.Bu üslubun gereği olarak şairler,şiirde söz güzelliği ve söz sanatlarından çok anlam ve hayal derinliğine,iç içe hayallerle dolu mazmunlara dikkat etmişlerdir.

 

I.İÇERİK ÖZELLİKLERİ:

 

 

*Şiirde anlama ve düşünceye önem verildiği için anlam derin ve karmaşıktır.Söz sanatları ikinci plana atılmıştır.

 

*Hayalin sınırsız olması nedeniyle,geniş bir hayal gücü ortaya çıkmış ve güç kazanmıştır.Buna dayalı olarak da mübalağa sanatı çok kullanılmıştır.Bu durum da hayallerin sezilmesi ve zihinde canlandırılmasında oldukça güçlük çekilmesine neden olmuştur.

Hayalin güçlü olmasıyla insanın dış dünyası ile iç dünyası arasında kurulan bağların sezilmesi güçleşmiştir.İnsanın dış dünyası ile ilgili hayaller Nedim’de,iç dünyası ve ruhu ile ilgili hayaller ise Na’ili ve Şeyh  Galib’te ağır basar.

 

*Dış dünyadan kaçış,insanların heyecanlarını,hayal gücünü ve acılarını ön plana itmiştir.Ruhsal acılar soyut olduğu için bunların şiirde anlaşılması hayli zor olmuştur.Bu da tasavvufa yönelmeyle ve tasavvufa egemen unsur olarak sarılmayla sonuçlanmıştır.Yalnız,bu tasavvuf anlayışı,gerçek tasavvufçu şairlerden çok farklı olarak kendini gösterir;zira bu şairlerde tasavvuf,ağır basan “şiir konusu”dur.

 

*İşlenen konulara çeşitli açılardan bakılmış olması yeni anlamlar ve mazmunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.Bunun sonucu olarak da anlam tezatlarına çokça rastlanır.Tezat sanatının çokça kullanılması –adeta- üslup özelliği olarak ortaya çıkmıştır.

 

*Bu üslupta yeni mazmunlar bulunarak,daha önce kullanılanlar terk edilmiştir.

 

II.DİL VE BİÇİM ÖZELLİKLERİ:

 

*Dilde ve anlatımda,hayallerde olduğu gibi,son derece incelik görülür.Söz incelmiş,altındaki anlamı gösterecek narin bir örtü olmuştur.İnce anlama-ince söz kuralı benimsenmiştir.

 

 

*Yeni hayaller ve yeni anlamlar için yeni kelimeler seçilmiştir.Bunun için iki kaynak benimsenmiştir.

a)XIII. yüzyıla kadar sık sık rastlanmayan günlük konuşmadaki kelimeler,deyimler,tekerlemeye benzer halk sözleri.

b)Eskiden kullanılan sözlüklerden seçilmiş yeni kelimeler.

Bu kelimeler,uzun zincirleme tamlamalarla kullanılmıştır.

 

*Çok karmaşık,mecaz-ı mürsel,kinaye,teşbih,telmih vs sanatlarında bütünüyle hayalî imajlar anlatılmış,uzun zincirleme tamlamalara yer verilmiştir.

Söz kısa ve dolgun söylenmiş,az sözle çok şey anlatma yolu benimsenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder