ANA
( MAKSİM GORKİ )
2002-2003 AKADEMİK YILI
TÜRKÇE DONEM ÖDEVİ
No : 20102311
Bölüm : Bilgisayar Mühendisliği
Sınıf : T
95 101-07
Sunan:
Muzaffer Akbay
Sunulan :
Öğretim Görevlisi Ahmet Özer
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ
İNSANİ BLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTESİ
TÜRKÇE BİRİMİ
ANKARA, ARALIK 2002
Önsöz
Dünya edebiyatında, sosyalist gerçekçilik
yönteminin yerleşmesinde büyük katkısı olan Maksim Gorki Rusya'yı ve tüm
dünyayı sarsan Ekim fırtınasının getirdiği parlak bir yetenektir. Ünlü romanı
Ana'da 1905 devrimi sırasında, işçi ve köylülerin çarlık despotizmine karşı
yürüttüğü toplumsal mücadeleyi anlatıyor ve Ana'nın çocuklarına neler
kazandıracağına ilişkin görüşlerini yansıtıyor. Romandaki temanın temelini ise 1
Mayıs 1902 gösterilerinde tutuklanmış gençlerin yargılanma süreci oluşturur.
Romanda emekçi kitlelerde uyanış, manevi
gençleşme ve siyasi aydınlanmanın yaşandığı hızlı sürecin tablosunu çizerken,
edebiyata yeni bir kahraman tipi ve sosyalizme estetik bir ideal kazandırıyor.
Bu kahraman çocukluktan beri sosyalizm yönünde kitaplar okuyarak veya
çevresindekilerle tartışarak kendini geliştirmiş bir kahraman değil, halkın
içinden gelmiş ve halkın değerlerine sahip kiliseye ve çara sıkı sıkıya bağlı
ancak en az bunlar kadar oğluna da bağlı bir anadır. Ana önceleri yalnızca
oğlunu dinlemekle yetinir ondan vazgeçmesini, onun zarar görmemesini ister
ancak oğlunun ve arkadaşlarının konuşmalarını dinleyerek ve azmedip okumayı
öğrendikten sonra kitap okuyarak kendini geliştirir. Burjuvazinin, halkı ezen
ve hükmeden herkesin azılı düşmanı haline gelir.
İncelemede
romanın aslı Rusça olduğundan bazı kısımların anlamını tam olarak kavrayabilmek
için Rusça hocam, Aleksandra Peliova’dan yardım aldım. Ayrıca konunun geçtiği
dönemle ilgili bilgi toplayarak daha iyi yorumlamaya çalıştım
Muzaffer AKBAY
İÇİNDEKİLER
1.
Metnin içeriğine yönelik inceleme
- Konu ve Tema 3
- Mekan ve Çevre 3
- Zaman 4
- Olay Örgüsü 4
- Kişi Karakter ve tipler
i.
Pelageya Nilovna Vlasova 4
ii.
Pavel Vlasov 5
iii.
Andrey (Sorgucu) 6
- Özet 6
- İleti 9
- Tür 9
2.
Metnin biçimine yönelik İnceleme 10
a.
Dil 10
b.
Anlatım Öğeleri
c.
Anlatıcı 11
d.
Tür Kimliği 11
3.
Biçem 11
4.
Yazar Hakkında 13
Özgeçmiş 14
Kaynakça 15
1. Metnin içeriğine yönelik inceleme
a) Konu ve Tema
Maksim Gorki’nin bu kitabında ana konu devrimci düşünce ve devrimci
mücadele denebilir. Uyandırılmak istenen ana düşünce ise halkın kendi acılarına
bakarak, nedenini inceleyerek biraz da cesaretle kendini savunabilecek onu
ezenlere baş kaldırabilecek duruma gelebileceğidir. Bu düşünceyi aşılamak
içinse bu yolda yoldaşlarıyla mücadele veren bir oğlu olan, kendine bir zarar
gelmediği sürece (hatta bazen geldiğinde de) sesini çıkarmayan, hakkını
arayamayan bir kadının, oğlunun ve çevresinin etkisiyle insanların acısını
algılayan ve onları uyarmaya, uyandırmaya çalışan bir savaşçı haline gelmesi
anlatılmaktadır.
"İnsan,
onurlu bir kelimedir," diyor Maksim Gorki, yalancı ve pasif bir insanlık
adına insana acımak yerine; saygı duymak,onun yaşamı yeniden biçimlendirme
yeteneğine inanmak, onu buna yönlendirmek gerektiğini vurguluyor. Gorki'ye göre
insan çevresini değiştirirken kendisi de değişirse, kaderini halkın kaderiyle
birleştirir, onların özgürlük ve mutluluk uğruna mücadelesine katılırsa,
'dünyaya yeniden gelir' ve kelimenin en gerçek anlamıyla insan olur. Dünyanın
birçok ülkesinde, milyonlarca insan için başucu kitabı olan ve sosyalizmin
temel dayanaklarından biri olan Ana romanında bu tema en güçlü anlatımına
kavuşmaktadır.
b) Mekan ve Çevre
Roman; Rusya’da, içinde bir fabrika barındıran, halkın vaktini çalışarak
ve içki içerek geçirdiği bir kasabada başlar. Devamında ise ananın taşınmak
zorunda kalmasıyla anaya korkutucu gelen, insanların birbirlerini daha belirgin
olarak ezdikleri bir kent ve ağalık
düzeninin hakim olduğu, insanların karşı geldikleri için dövüldükleri, yok
edildikleri köyler romandaki olayların arka planını oluşturur.
Kişiler arası diyaloglar daha çok ananın veya çevresindeki insanların
evlerinde ve bu gibi kapalı mekanlarda geçerken romanın akışını sağlayan
tutuklanma gibi temel olaylar genelde gösterilerin yapıldığı açık mekanlarda
gerçekleşmektedir.
Not: Romanda yer kavramı
açıkça verilmemiştir. Yer ismi olarak sadece Rusya kullanılmıştır.
c) Zaman
Yazar romanda zaman tam olarak belirtmemiştir, ancak olayların 1905 Rus
Devrimi zamanında gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Gorki bu romanında da diğer
eserlerinde olduğu gibi sadece devrimden öncesini ele almıştır. Zaten Gorki’nin
temel amacı devrimden sonra gelecek parlak günleri değil, devrim için nasıl bir
ruh haliyle mücadele verilmesi gerektiğini göstermektir. Olayların oluşum süresi
de tam olarak belli değildir. Yalnız romanın akışından bir yada iki yıl kadar
bir sürede gerçekleşen olayların anlatıldığını tahmin ediyorum.
Gorki’nin bu romanında 1902 yılı işçi bayramında tutuklanan ve
yargılanarak sürgün edilen gençlerin temel oluşturduğunu göz önüne alırsak
devrimden sonra hala çok tehlikeli olan ortamda belki de zor durumda kalmamak
veya kimseyi zan altında bırakmamak için kesin olarak yer ve zaman belirtmediği
düşünülebilir.
d) Olay Örgüsü
“Ana”, olay
örgüsü bakımından Gorki’nin en çok eleştirildiği kitaplardan biridir. Bu
eserinde Gorki’nin aynı dönemde yazdığı “Foma Gordayev” eserinde olduğu gibi,
olaylardan ziyade kendi fikirlerini romandaki bazı karakterlere yükleyerek
devrimcilerin nasıl davranmalarını gerektiğini anlatmaya, aşılamaya çalışmış ve
gençleri sosyalizme kazandırmayı amaçlamıştır.
Olaylar basit
ve sayıca azdır. Nilovna adında bir kadının sürekli içki içip karısını döven,
çevresi tarafından fazla sevilmeyen kocasının ölümüyle başlar. Daha sonra
Nilovna devrimci oğlu Pavel ve onun arkadaşlarıyla yaşamaya başlar. Oğlu
fabrikadaki bir eyleme önderlik eder ve hapse girer. Çıktıktan sonraysa 1 mayıs
gösterilerine katılır ve tekrar hapse girer. Uzun süre tutuklu kaldıktan sonra
yargılanıp sürülür. Mahkemeden sonra Nilovna da yakalanır ve roman sona erer.
Romanın başından itibaren ananın etrafındaki mücadelecilerden bazıları
sürülüyor, yakalanıyor veya ölüyordu. Zaten romana olaylar değil diyaloglar ve
ananın düşünceleri, yorumları hakimdir.
Not: Romanın olay örgüsü daha detaylı
olarak özet bölümünde incelenecektir.
e) Kişi, Karakter ve Tipler
Pelageya Nilovna Vlasova (Ana):
Romandaki
ana kişilerden biri ve en önemlisidir. Roman boyunca olaylar ve diyaloglar onun
etrafında gerçekleşmekte yazar onun fikirlerine, gözlemlerine birinci veya
üçüncü tekil şahıs ağızdan yer vermektedir.
Palegeya
bir tiptir ve her tip gibi bazı belirgin özelliklere sahiptir. Bunlardan ona en
çok hükmedenler (romanın sonlarında) davaya olan tutkusu, insanlara duyduğu
sevgi ve onlardan gelen pozitif ve negatif enerjileri kolaylıkla algılamasıdır.
Bunların hepsinin üstünde ve onun karakterden çok bir tip olmasına neden olan
özellik ise oğluna olan inanılmaz sevgisidir. Bu sevgi o kadar yoğundur ki
etrafındaki herkesi ve her olayı buna bağlı değerlendirmesini, ne olursa olsun
en üste her zaman oğlunu koymasını sağlıyordu. Ancak bu sevgi diğer
özellikleriyle bir çatışma halinde değildir, tersine oğlunun da devrim yolunda
çalışması nedeniyle onları destekler niteliktedir.
Başlangıçta Pelageya’nın kocası onu sürekli dövüyor, onu kendine hizmet etmesi
için zorluyordu. O ise bu durumdan şikayetçi olmakla beraber kaderci bir
tavırla hareket ediyor, tüm bunlar ona kendisinin çekmesi gereken acılarmış
gibi geliyordu. Bunun ana sebebi çevresindekilerin de buna bir tepki
vermemesiydi. Ana bu bölümde bir tipten çok karakter niteliklerine sahiptir.
Kısaca kitabı ananın karakteri bakımından ikiye ayırabiliriz. Birinci
kısımda vurdumduymaz bir karakterken ikinci kısımda etrafına duyarlı, zeki ve
sevgi ve eylem bakımından daha verici bir tip olur. Onda değişmeyen tek şey
oğluna olan sevgisidir. İlginçtir ki bu, değişiminin temelini oluşturur.
Pavel Vlasov
Pavel Vlasov Gorki’nin bu kitapta
vurguladığı en önemli tiplerden biridir. Bu tiple, sosyalizm ruhu taşıyan
gençlerin içlerinde duydukları istenci akıllı bir gerçekçilikle yontarak
devrimcilerin takınması gereken tavrı göstermeye çalışmıştır. Pavel sert
görünüşlü düşüncelerini etkileyici bir şekilde aktarabilen, dava uğruna
herşeyinden hatta sevgilisi Aleksandra’dan (Saşa, Saşenka) bile vazgeçen bir
tiptir. Pavel’in yandaşlarına ve düşmanlarına verdiği cevaplarda gerçekçilik ve
mücadele hırsı kolayca anlaşılmaktadır.
Gorki’nin yarattığı olan bu tip,
kendine güveni yüksek gururlu kendini ve düşüncelerini karşısındaki ne kadar
güçlü olursa ezdirmeyen onlara karşı dimdik ve edalı tavırlarla hareket eden
bir kişiliğe sahiptir. Öyle ki tutuklandığı sırada bile Pavel hiçbir şekilde
askerlerin suyuna gitmez, onların acizliklerini, köleliklerini kendi yüzlerine
vurur. Düşüncelerinin sağlam ve temelli olması ve buları iyi, etkileyici bir
biçimde aktarabilme yeteneği beraberinde liderlik özelliğini de ortaya
çıkarıyor. Pavel her girdiği ortamda saygı görür, en yaşlı ve bilgeler bile onu
dinler, hapishanede ve dışarıda yandaşlarının istemeden de olsa lideri konumunu
alır. Gurur, gerçekçilik ve liderlik Pavel tipini biçimlendiren en önemli
özelliklerdir.
Pavel çevresine karşı o kadar ciddi
ve gerçekçi bir tavır sergiler ki bazen annesinin şefkatini bile tersler ve onu
kırar. Ancak kitabın ortalarına doğru Andrey’in onu uyarmasıyla annesinin
değerini daha iyi anlar ve ona karşı daha sevgiyle yaklaşır. Bir bakıma, bu
noktada Gorki bu sert, dirençli tipin mayasına şefkati de katarak ideal
sosyalistini yaratır.
Andrey (Sorgucu)
Pavel ve Ana’nın
en yakın arkadaşı, yoldaşı olan Andrey romandaki son ana karakterdir. O da ana
ve Pavel gibi, bir tiptir. Yine o da mücadeleci, sakin, etrafını iyi
gözlemleyen ve akılcı bir kişiliğe sahiptir. Fakat onu Pavel’den ayıran en
önemli özelliği gerçekçi olduğu kadar hayalci de olmasıdır. Öyle ki çoğu zaman
gelecek güzel günleri düşünerek hayallere dalar ve davasından uzaklaşır. Bir
başka önemli özelliği ise şefkat ve sevgisini açık açık gösterme isteğidir
Pavel’e göreyse bu ancak mücadelenin sonunda yapılmalıdır. Pavelin bu düşüncesi
nedeniyle her ikisi de sevgililerinden ayrı yaşamaktadırlar. Fakat, Andrey tipinin üzüntüsü daha belirgindir.
Bu romanın en
ilginç yönlerinden biri diğer romanlarda olduğunun tersine iyi ve ana kişilerin
tip olmasıdır. Birçok yazar insanların kötü özelliklerini göstermek ve insanların
ana karakterleri daha yakın bulmaları için romanlarındaki kötü kişileri tip
halinde, ana kişileri ise karakter halinde verir. Bu romanda ise tam tersine
ana karakterler sağlam tipler iken onların yanında ve karşılarındaki kişiler insanların
acıma, egoistlik, sevgi, güç arzusu gibi tüm insanlardaki özelliklere sahipler.
Bundan ise Gorki’nin “Ana”yı, eleştirmek yerine yönlendirmek üzere yazdığı
anlaşılmaktadır.
f) Özet
Nilovna Rusya’nın bir kasabasında yaşayan bir işçi eşidir. Kocası onu evde
sürekli kullanıyor ve oldukça sık döverdi. Kasabadaki diğer evlerdeki durum da
pek farklı değildir. Kasabada kimse birbirine yakın değildir. Herkes birbirini
nedensiz bir kinle izlemektedir. Kocasının ölümüyle Nilovna’nın tek yakını oğlu
Pavel kalır. Pavel içki içmeyi dener, içki pek hoşuna gitmez. Sonraları ise
kendini sosyalizme verir ve boş zamanlarında bol bol kitap okumaya, arkadaşları
ile bazı toplantılara katılmaya başlar. Ana ise endişeli ve biraz da meraklı
bir halde onları izlemektedir. Onu en çok endişelendiren onların Hıristiyanlık
hakkındaki düşünceleri ve oğlunun yakalanma ihtimalidir. Önce onlarda kalmaya
başlamış olan Andrey, sonraysa oğlu tutuklanır. Oğlunun tutuklanmasındaki en
büyük etken oğlunun fabrika müdürüyle yaptığı tartışma ve ortaya çıkan
bildirilerdir. Oğlunun hapse girmesinden sonra bir arkadaşının tavsiyesiyle
Nilovna fabrikada bir işe girer ve bildirileri içeri sokarak onların
devamlılığını sağlar. Bu sıralarda Andrey de hapishaneden çıkar ve Ana’ya
gizliden gizliye okuma yazma öğretmeye başlar. Bu sayede Ana’nın Andrey’e
duyduğu sevgiyi ve güveni artar. Ayrıca Ana oğlunun kendine hiç söylemediği bazı
yanlarını Andrey’den öğrenir. Oğlunun Saşa’yı sevdiğini fakat dava uğruna
evlenemediğini öğrenmesi, özellikle bunu başka birinden duyması iyice moralini
bozar.
Pavel hapisten çıktıktan sonra da evlerine yapılan baskınlar devam eder.
İspiyoncu Isay’ın öldürülmesinden sonra daha da sıklaşır. Fakat herhangi bir
tutuklama olmaz. Bu sırada, Pavel ve arkadaşları 1 Mayıs hazırlıklarına devam
etmektedirler. Ana, Pavel’in işçi bayramında bayrağı taşıyacağını öğrenir bu
ise Pavel’in tutuklanıp kürek yada sürgün cezasına çarptırılacağı anlamına gelmektedir.
Ana daha bilinçli olmasına rağmen, Pavel’in bu inadını saçma bulmaktadır. Ama
oğlunu vazgeçiremeyeceğinin farkındadır. 1 Mayıs’ta bildirilerin de etkisiyle
herkes sokaklara dökülür ve yürüyüşe geçerler. Askerle karşılaşılınca ise
grupta Pavel, Andrey ve birkaç yoldaş kalır. Askerler onları yaka paça
yakalayıp hapsederler.
Kendisi için en iyisinin kente gitmek olduğuna karar verilir. Kentte,
Nikolay isminde bir gencin yanında kalmaya başlar. Fakat eskisi gibi boş boş
evde oturmak değil, fabrikada olduğu gibi dava için, oğlu için bir şeyler
yapmak istemektedir. Oğlunun arkadaşı olan Rıbin isimli birinin kasabadayken
köylere gidip onları uyaracağı bilinmektedir. Rıbin efendi takımına büyük kin
duymaktadır. Pavel ve Andrey ise devrimin kansız bir şekilde yapılması
taraftarıdırlar ve Rıbin’in halkı isyana sürükleyeceğini düşünmektedirler. Pavel
ve arkadaşları hem bu kini kıracak hem de insanları, ezenlere karşı uyaracak
bildiriler yayınlamayı planlarlar. Ana görevi üzerine alır. Köylere giderek, Rıbin’e
kitap ve bildiri taşımaya başlar. Bu sayede dağıtımda Rıbin’den de faydalanmış
olurlar. Ana Rıbin’in insanın sinirini bozan sözlerini sevmemekle beraber onun
insanların acılarını gördüğünü ve halk için çalıştığının farkındadır.
Bu gezilerden birinde köyde
çalıştığı fabrika tarafından adeta kanı emilmiş hasta bir gençle tanışır. Bu
gencin anlattıkları henüz kafasında canlandıramadığı sömürülmenin canlı kanıtıdır,
artık kendini işine daha fazla vermeye başlar. Bu, Nilovna’nın gördüğü
burjuvazi tarafından çürütülmüş ilk kişiydi. Daha sonraları sürekli evlerine
gelen bir yoldaşın zatüreye yenik düşmesine, bir başkasının kafasının kılıç
kabzasıyla acımasızca ezilmesine şahit olur. Köye gittiği günlerden birindeyse Rıbin’in
polislerce acımasızca dövüldüğünü görür. Bu tecrübelerin etkisiyle burjuvazinin
gücünün yine halktan geldiğini, halkı halka kırdırarak insanları korkuttuğunu
fark eder. Bu kafasındaki, halkı bilinçlendirmenin bir çözüm olabileceği
düşüncesini güçlendirmektedir. Ayrıca bu tür tecrübeler kazanması ve inancının
artması, kendine güvenilir ve içten konuşmalar yapabilmesine yardımcı olur.
İnsanların kendisini dinlemeye başlaması ve onları etkileyebildiğini görmek
Nilovna’nın çok hoşuna gider.
Mahkeme günü gelir. Ana; mahkemeden
çok korkmakta savcının ve yargıcın, sorgulayıcı ve aşağılayıcı sorular
sorup oğluna hakaret edeceği fikrini bir türlü kafasından atamamaktadır.
Mahkeme ananın düşündüğü şekilde gitmez. İlk bölümde savcı yalnızca onları bazı
yüzeysel laflar kullanarak suçlar. Ana Oğlu ve arkadaşlarının ise pek
korkmadıklarını kolayca anlar. Oğlu Rusya’da büyümekte olan kapitalist düzenden
ve insanların sömürülmesini konu alan etkileyici bir konuşma yapar, fakat yargıç
tarafından susturulur. Diğerleri ise mahkemeyi tanımayarak ifade
vermeyeceklerini söylerler. Hepsine sürgün cezası verilir. Ana bu karara sevinir.
Çünkü ona, oğlunun sürgünün ilk yıllarında kolayca kaçabileceği söylenmiştir.
Mahkemeden sonra arkadaşları Pavel’in konuşmasının basılmasına ve dağıtılmasına
karar verirler. İtirazlara karşın, Nilovna oğlunun konuşmasının dağıtımını
üstlenir. Köye giderken trende bir hafiyenin peşinde olduğunu fark eder.
Hafiyenin üzerine yürümesiyle bağıra bağıra insanların acılarını ve sistemin
aşağılık yanlarını anlatmaya başlar. Bir yandan da oğlunun konuşmalarını
etrafındaki aç beyinlere dağıtmaktadır. Sonunda kan revan için tekmelerle tokatlarla
tutuklanır.
g) İleti
Romandaki ana
ileti, romandaki tiplerin kişiliklerinde saklıdır. Bunlardan birincisi ve temel
olanı ana karakterinde işlenmiştir. Buna göre insanlar seviyeleri ne olursa
olsun biraz ilgiyle ve bilinçle kendi durumlarını değerlendirebilen, kendini ve
sevdiklerini savunabilen birer vatandaş haline gelebilirler. Romanda anayı
uykusundan uyandıran oğluna ve insanlara karşı duyduğu sevgidir. Gorki’ye göre
devrimcilerin insanları bilinçlendirerek kendi yanlarına çekmek için sadece onların
ilgilerini çekmeleri ve onların egolarını kendi sevgileriyle törpülemeleri
gerekmektedir. Çünkü her insanın içinde bir adalet duygusu vardır, önemli olan
onun insana egemen olmasını sağlamaktır.
Romandaki
bir diğer ileti ise daha önce belirtildiği üzere Pavel tipinde gizlidir. Buna
göre bir devrimci asla boyun eğmemeli, karşısının gücü karşısında zayıflamamalı,
tam tersine haklı mücadelesini göğsünü gere gere anlatmalıdır. Gerçekleri en
çıplak haliyle algılayıp onları etkileyici bir üslupla halka anlatıp insanları
aydınlatmalıdır. Mücadelesindeki ciddi tavır ise şefkat gibi insancıl
duygularını asla bastırmamalı kendine sevgi gösterenlere aynı şekilde cevap
vermelidir. Ayrıca Andrey’in açıkça belirttiği gibi birey olarak kimseyi
suçlamamalı kullananları, kullanılanları ayırt edebilmelidir. Romandaki
iletiler sadece direnenler için değildir. Gorki, para ve güç sahiplerinin
sadece malları için yaşadıklarını vurgular. Böyle bir yaşamın bir kısır döngü
olduğunu, asla mutluluk getirmeyeceğini ve asıl mutluluğun insana sevmekle,
sevilmekle, paylaşmakla geleceğini söyler.
h) Tür
Romanın teması, iletisi ve anlatılış
biçimine bakarak bu romanın gerçekçi roman ve toplumcu roman türlerine girdiği
söylenebilir. Yazar, romanında toplumun her kesimine daha iyi şartlarda yaşayan
bir toplum oluşturma amacıyla sesleniyor.
2. Metnin Biçimine Yönelik İnceleme
a) Dil
Romanın dili üzerine yapılan inceleme okunurken romanın Türkçe’ye çevirisinin incelendiği göz önünde
tutulmalıdır. Ayrıca Rusça’daki bazı anlatımlar değerlendirilerek,
çevirisindeki aktarım hatalarına da yer verilecektir.
Yazar romanında genel olarak yalın
bir dile yer vermiştir. Romandaki ilginç anlatıcı seçimi nedeniyle dilin
karmaşıklaşmasına pek izin verilmemiştir. Çünkü roman Ana’nın gözüyle olmasa
bile onun düşünceleri çevresinde anlatılmıştır. Diyaloglar karmaşıklaşmaya
başladığında “yine Ana’nın anlayamadığı cümleler kullanmaya başladılar” gibi
bağlaç cümleler kurularak bu bölümler sonlandırılmıştır. Bazı yerlerde ise
Andrey ve Pavel arasındaki diyaloglar kesilmemiş, okuyucuya aktarılmıştır. Bu
gibi kısımlar ise hem içerik hem yapı bakımından oldukça karmaşıktır. Çeviride
argo kullanılmamaya dikkat edilmiş özellikle bu tür konuşmalar “ağır bir küfür
savurdu” gibi tümcelerle ifade edilmiştir. Bazı bölümlerde, özellikle
subayların ve köylülerin konuşmalarında argo ifadeler, çok olmamakla beraber,
yer almaktadır.
Çeviride az da olsa anlatım bozuklukları var. Anlatım bozukluklarının
temelini ise tamlama uyumsuzlukları ve yanlış kelime kullanımı oluşturmaktadır.
Ayrıca çevirirken bazı cümlelerin kelime ve yapı bakımından olmasa da
hissettirdikleri bakımından anlatım hataları içermektedir. Bunlardan en
önemlisi ise kullanılan “–cik”, “-cık” ekleridir. Rusça’da konuşanın anlatımına
sevgisini katmak, objenin küçüklüğünü vurgulamak veya acıma duygusunu göstermek
için kullandığı bu ekler Türkçe’ye çevrildiğinde bazen yerine otururken bazense
( özellikle ciddi konuşmalarda) yüklediği şirinlik anlamı nedeniyle cümlelerin
ciddiyetini bozmuş, kullanımını anlamsız bir hale sokmuştur. Örneğin
“semavercik” Rusça’da küçük semaver anlamındayken kullanımların çoğunda
anlatıma çocukça bir sevinç katmıştır.
b) Anlatım Öğeleri
Romanda olaylar anlatılırken zamana bağlı kalınmış, ileri ve geri
atlamalar yapılmamıştır. Bu nedenle anlatımda öykülenmenin kullanıldığı
söylenebilir. Yazar detaylara çok önem vermiş ve görünenlerin çoğunu
betimlemeye çalışmıştır. Bunu yaparken de Nilovna’nın gözlem yeteneğinden
yararlanmış her şeyi onun gözünden fakat üçüncü kişinin ağzından betimlemiştir.
Ancak betimlemelerin ve öykülemenin daha çok arka planda kaldığı söylenebilir.
Asıl ağırlık diyaloglar ve Ana’nın bilinç akışındadır. Diyaloglar o kadar
yoğundur ki ana neredeyse hiç yalnız bırakılmamıştır. Ana’nın aklından geçenlerse
sürekli verilerek bir bakıma olayların yorumlanmasına yardımcı olunmuş romanda
okuyucunun unutmuş olabileceği bazı gerçekler hatırlatılmaya çalışılmıştır.
Nilovna hariç karakterlerin anlatılmasında kıyafet, mimik gibi dış
görünüşün yanında Ana’nın onlar hakkındaki yorumları ve diyaloglar
kullanılmıştır. Bu diyaloglarda karakterlerle ilgili bilgilere konuşanların
düşünceleriyle doğrudan ulaşırken, konuşmacıların diğerleri hakkında
düşündüklerinin ve diğerleriyle paylaştıkları tecrübelerin anlatılmasıyla dolaylı olarak ulaşabiliriz. Bu karakterlerin
çözümlemelerine neredeyse hiç yer verilmemiştir. Çözümlemeler, sadece “kimse
onu sevmezdi” gibi genellemelerde ve romanın başında henüz olaylar ananın
etrafında gözlemlenmeden önce kullanılmıştır. Nilovna karakteri anlatılırken
ise doğrudan çözümleme yoluna gidilmiş onun tüm düşünceleri açıkça ortaya koyulmuştur.
Fakat romanda diyaloglar o kadar yoğundur ki ana çoğu zaman düşüncelerini bir
çözümlemeye gerek kalmadan söyler.
c) Anlatıcı
Kitabın başlarında olaylar herhangi bir kişiden
bağımsız üçüncü tekil kişi tarafından anlatılmaktadır. Sonraları ise değişim
anlatıcı biçiminde değil anlatılan alanın genişliğinde olmuştur. Yazar ilginç
olarak olayları bir kişinin gözünden anlatmaktadır, fakat sözünden değil. Yani
yalnızca Ana’nın çözümlemelerini sürekli olarak verir, onun etrafında olan
olayları diyalogları anlatır, fakat anlatıcı tipi olarak 1. tekil kişi’yi kullanır. Bu sayede kendini onun içine hapsetmez.
Olaylara ise genelde sadece Nilovna’nın bakış açısından bakar. Bu sayede ana
kahramanı çok iyi bir şekilde anlatırken, başkalarının düşüncelerine yer
vermesi gerektiği zaman yöntemini ustaca kullanmaktadır. Bu da ona
karakterlerini anlatmakta çok büyük avantajlar sağlar.
d) Tür Kimliği
Yazar eserin roman kimliğinin yanında anlatımı
güçlendirmek için diğer türlerin bazı özelliklerini de kullanıyor. Örneğin
anılarda olduğu gibi hikaye ve öznel düşünce anlatımı, makalelerdeki ikna etme
çabası...
3. Biçem
Gorki üslup olarak kendi döneminin yazarlarından oldukça farklıdır. Bunun
ana sebebi ise Gorki’nin halkı sosyalizm ve efendilerin yaptığı haksızlıklar
hakkında bilgilendirmek gibi önemli bir amacı olmasıydı. Diğer yazarlar hayal
güçlerine dayanan gerçekçiliği şüpheli romanlar yazıyor, kahramanları bağımsız
konuşuyorken Gorki kahramanlarına daha hakim bir biçemle yazıyordu. Gorki’nin
çoğu eserinde olduğu gibi Ana’da da konuşmacılar birbirlerinin bildikleri
düşüncelerini söylüyor ancak bunu sanki karşısındakine değil okuyucuya
anlatırmış gibi konuşuyor.
Gorki son derece basit, sade bir
dil kullanmıştır. Bu özelliğiyle birçok sosyalist yazarın önüne geçer ve
halka daha kolay bir biçimde seslenir. Bu sebeple, çoğu tarihçi ve sosyoloğa
göre Rusya’daki Ekim Devrimi’nin yazı
alanında önderliğine yol açar ve bu konuda adı diğer yazarlardan daha sık
anılır.
4. Yazar Hakkında
Maksim Gorki, asıl adıyla Aleksey Maksimoviç Peşkov, 1868 yılında Nijni
Novgorod’da (şu an Gorki Kenti olarak biliniyor.) doğdu. Rusça’da acı anlamına
gelen “Gorki” takma adını doğumundan itibaren tüm yaşamı boyunca katlanmak
zorunda olduğu acılarla onlarla savaşarak bütünleştiği için almıştır.
Gorki babasının ölümünden birkaç yıl sonra henüz 10 yaşındayken çalışması
için sokağa konmuştur. Bu günlerini anlatan “çocukluğum” ve “ekmeğimi kazanırken” adlı eserlerinde insanların acılarını
anlatırken bunlara alışık fakat düzeni değiştirmeye çalışan bir insanın
dünyasını yazıya döker. Yazın tekniği açısından da oldukça basittir bu kitaplar
çünkü Gorki kendini anlatmaktadır.
Gorki sosyalist gerçekliği iki yüzyılın kesişme noktasında ilk romanları
ve oyunlarıyla biçimlendirmeye başladı. Tarihsel bir kesit içinde Rus
kapitalizminin gelişim yollarını ve genel kişiliklerini yansıtmaya başladı.
Gorki ilk eserlerinden itibaren şöhreti yakalayan ender yazarlardandır. Ona
şöhreti getirense ilk hikayesi olan Makar Çudra’dır. Daha sonra yazdığı Ana ve
Düşmanlar isimli eserleri sosyalist gerçekçiliğinin klasik romanları haline
geldiler.
1917 devriminden sonraysa sosyalist kültürün kuruluşunda önemli rol
oynadı. Gorki eserlerine portreleriyle devam etti. Bunların Gorki’nin
yaratıcılığında başlı başına bir yeri vardır. Tolstoy’dan Korolenko’ya birçok
insanın portresini yazmıştır. Gorki
devrimden sonraki Rusya’nın en gözde yazarlarından biriydi. 1936’da edebi
yaratıcılığının ve devrimci kavganın zirvesinde öldü.
En önemli eserleri : Eskizler ve Öyküler, Makar Çudra, Üçler, Foma
Gordeyev, Dipte, Küçük burjuvalar, Güneş çocukları, Ana, Düşmanlar, Çocukluğum,
Benim üniversitelerim...
Adı ve Soyadı : Muzaffer AKBAY
Doğum Yeri ve Tarihi : Ankara
/ 21.01.1983
Bitirdiği Okullar : Kocatepe İlkokulu
Atatürk Anadolu Lisesi
Ankara Fen Lisesi
Bulunduğu Fakülte : Bilkent Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi
Bildiği Yabancı Diller : İngilizce (Gelişmiş Düzeyde)
Rusça (Basit Düzeyde)
Almanca(Basit Düzeyde)
İlgileri : Futbol, Basketbol,Masatenisi,Atletizm,
Kitap, Resim,
Müzik,
Bilgisayar, Yakın Cumhuriyet Tarihi, Tiyatro, Sinema, Animatörlük, Oyunculuk.
Adres : İlk Yerleşim Mah. 9. cad. 349. sok. no:81 Batıkent
/ ANKARA
Telefon : (0312) 385 26 76 – (0312) 290 41
42
Yazışma Adresi : Bilkent Merkez Kampus 62.
Yurt Oda No: 33 Bilkent
/ ANKARA
KAYNAKÇA
Gorki, Maksim,
Ana, çev. Ş. Kadıoğulları, 4. Basım, Sosyal Yayınlar, İstanbul 1996, 445 s.
Gorki, Maksim,
Üçler, çev. M. İlkin, Oda Yayınları, İstanbul 1990, 269 s.
Gorki, Maksim,
Bosiyaklar: öyküler, çev. M. Ilkin, Berfin Yayınları, İstanbul 1997, 159 s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder