27 Ağustos 2012 Pazartesi

Halk Şiiri ve Divan Şiiri Şekil Karşılaştırmaları


 DİVAN ŞİİRİNİN VE HALK ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİNİN ÖRNEKLERLE KARŞILAŞTIRILMASI

 

Halk Edebiyatı

·         Halkın geleneksel dili ve zevkiyle oluşmuş sade bir dili vardır.

·         Halk şiiri eski Türk şiirinin vezin, biçim ve uyak bakımından devamıdır. Hece vezni esasına dayanan ölçü kabul edilmiştir.

 

Divan Edebiyatı


·         Divan Edebiyatı’nın dili Farsça, Arapça, Türkçe karışımı ağır bir dildir.

·         Divan şiiri, kurallarını Arap ve İran Edebiyatı’ndan almıştır. Aruz ölçülerinden Türkçe’nin yapısına en uygun olanları seçilmiştir.

 

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ


                              


NAZIM BİRİMİ BEYİT OLANLAR


 

                GAZEL

                Güzellikten, aşktan, onun yüzünden çekilen acılardan, içkiden söz eden küçük şiir anlamına gelir. Divan edebiyatının en çok sevilen şiirleri bu alanda verilmiştir. Gazellerin başlangıç beytine matla, son beytine makta denir. Gazelin en güzel beytine beytül gazel ya da şah beyit denir. Son beyitte şairin mahlası yer alır. Divan edebiyatında, gazelin beyitleri arasında anlam birliği bulunma şartı yoktur. Eğer gazelin her beytinde aynı konu işleniyorsa buna yek-ahenk gazel, ayrı konular işleniyorsa yek-avaz gazel denir.

                Gazelde beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Birinci beyit kendi arasında kafiyelidir.

                Kafiye düzeni aa, xa, xa, xa... şeklindedir.

                Fuzuli, Baki, Nedim bu alanın tanınmış şairleridir.

                Çağdaş edebiyatımızda Yahya Kemal gazel tarzını yeni bir anlayışla denemiştir.

 

GAZEL

Ezelden şah ı aşkın bende i fermanıyız cana

Muhabbet mülkünün sultan ı ali –şanıyız cana

 

 Sehab ı lütfun abın teşne-dillerden dirığ etme

 Bu deştin bağrı yanmış lale i nu’manıyız cana

 

 Zamane bizde cevher sezdiğiyçün dil-hıraş eyler

Anınçün bağrımız hundur ma’arif kanıyız cana

 

Mükedder kılmasın gerd i küduret çeşme i canı

Bilirsin ab ı ruy ı mülket i osmanıyiz cana

 

Cihanı cam ı nazmım şi’r i Baki gibi devr eyler

Bu bezmin şimdi biz de Cami i dvranıyız cana

                                               (Baki)

                KASİDE

                Kaside Arap edebiyatında ilk dönemlerden beri kullanılan bir nazım biçimidir. Kaside sözcüğünün anlamı “kastetmek, yönelmek” tir.

                Türk edebiyatında din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlere denir.

                Kaside,beyitlerle yazılan nazım biçimlerindendir. Kafiye düzeni, gazelin kafiye düzeniyle aynıdır. Ancak gazelden çok uzundur. Kasidenin ilk beytine matla denir. Şair kaside içinde herhangi bir yerde matla’yı yineleyebilir.

                Kasidenin son beytinin adı maktadır. Şairin mahlasının bulunduğu beyite taç-beyit adı verilir ve kasidenin sonlarına doğru bulunur. Kasidenin en güzel beytine beyt’ül kasid ya da beyt-i kasid adı verilir.

                Kaside, en az 31, en çok 99 beyit olur. Ancak beyit sayısı 31’den az olan kasideler de vardır.

                Kasidenin kendi içinde belli bölümleri vardır. Giriş bölümüne “Nesib” adı verilir. Burada, asıl konuya geçilmeden önce; bahar, yaz, ramazan, bayram, savaş gibi konular anlatılır. İkinci olarak “Girizgah” bölümü yer alır ki, bu konuya giriş için bir vesiledir. Sonra “Medhiye” bölümü gelir. Bu bölümde şair kimi övecekse onun yüceliklerini sıralar. Methiyeden sonra “Fahriye” bölümü gelir. Şair bu bölümde kendini över. Fahriyeden sonra “Tegazzül” bölümü gelir. Şair burada kendi başına gazel diyebileceğimiz mısralar yazar. “Tac” bölümünde şairin adı geçer. En son bölüm ise “Dua” bölümüdür. Burada, methedilen kişinin başarısı için dua edilir.

                Kasideler nesip bölümlerinde işlenen konulara göre, Bahariye, Iydiye, Ramazaniye, Şitaiyye, Sayfiye; rediflerine göre, su kasidesi, sühan kasidesi, gül kasidesi gibi isimler alır.

                Divan edebiyatında kasideleriyle tanına şairimiz Nef’i’dir. Özellikle kasidelerin nesib bölümlerinde çok geniş bir hayal dünyası oluşturmuştur. Övgüleri de çok abartmalıdır, övdüğü kişiyi göklere çıkartır. Nef’i ‘nin kasidelerinde dikkati çeken bir özellik de fahriyelidir. İstediği kişiyi abartarak öven şair, bu övgünün bir o kadarını da kendisi için yapar.

                Kasideler konularına göre şu çeşitlere ayrılır:

Tevhid       :   Allah’ın birliğini anlatan kaside.

Münacaat  :    Allah’a yalvarmak için yazılan kaside.

Naat           :   Peygamberimizi ve din büyüklerini anlatmak için yazılan kaside.

Medhiyye  :    Devrin ileri gelen kişilerini övmek için yazılan kaside.

Mersiye     :    Sevilen insanların ölümünden duyulan acıları anlatan kaside. Baki’nin Kanuni Mersiyesi edebiyatımızda en ünlü mersiye örneklerinden biridir.

Hicviye      :    Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan şiirlere denir. Acımasız ve abartılı bir dili vardır. Edebiyatımızda hicviyenin en güzel örneklerini Nef’i vermiştir. Onun Siham ı Kaza’sı bu türün en tanınmş örneğidir.

                Divan şiirinde Tevhid, Münacaat, Naat, Medhiyye, Mersiye, Hicviye gibi türler, “nazım türü” kavramıyla karşılanır ve başta kaside olmak üzere çeşitli nazım şekilleriyle yazılabilirler. Mesela, mersiyeler terkib i bend; tevhid ve münacaatlar terkib i bend ve terci i bend; medhiyeler gazel, hicviyeler terkib i bend nazım şekilleriyle de yazılabilir.

 

                                                      SU KASİDESİ

                                               Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlara su

                                               Kim bu denli tutuşan odlara kılmaz çare su.

 

                                               Suya versin bağban gülzarı zahmet çekmesin

                                               Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su.

               

                                               Su yolun ol kuydan toprak olup tutsam gerek

                                               Çün rakibimdir dahi ol kuya koyman vare su.

 

                                               Dest busi arzusuyla ger ölürsem dostlar

                                               Küze eylen toprağım sunun anında yare su.

 

                                               İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile

                                               Gül budağının mizacına gire kurtare su.

 

                                               Hak-i payine yetem der ömürlerdir muttasıl

                                               Başını taştan taşa urup gezer avare su.

                                                                                                                              (Fuzuli)

                MESNEVİ

                Her beyit kendi arasında uyaklıdır. Bunun yanında beyit sayısı ve konu bakımından sınır olmadığı için divan şairleri bu tür ile uzun şiirler yazmışlardır. Mevlana’nın Mesnevi’si yaklaşık 25700 beyitten oluşmuştur. Ünlü İran şairi Firdevsi’nin Şeh-name’si yaklaşık 60000 beyittir.

                Aruzun kısa kalıpları ile yazılır. Kafiye örgüsü, aa, bb, cc, dd, ee... dir. Yani her beyit kendi arasında kafiyelidir. Mesneviler öğüt verici veya bir olayı anlatan uzun şiirlerdir. Bu şiirlerde savaş, aşk, din ve tasavvuf konularıyla birlikte, çeşitli toplumsal konular da işlenir.

                Divan edebiyatında bugünkü anlamda roman ve hikaye yoktu. Mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutuyordu.

                Edebiyatımızda mesnevi yazan başlıca şairler; Fuzuli, Şeyhi, Nabi, Şeyh Galip...vs dir. Ahmedi’nin İskendername’si, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i, Nabi’nin Hayrabat’ı, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’u, Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk’ı edebiyatımızda en ünlü mesnevi örnekleridir.

 

                                                                    MEVLİD

                                               Amine Hatun Muhammed anesi

                                               Ol sadeften doğdu ol dür danesi

               

                                               Ol gice kim doğdu ol Hayrü’l-Beşer

                                               Anesi anda neler gördü neler

 

                                               Dedi gördüm ol habibin anesi

                                               Bir aceb nur kim güneş pervanesi

 

                                               Berk urup çıktı evimden na-gehan

                                               Göklere dek nur ile doldu cihan ....

                                                                                                (Süleyman Çelebi)

 

                KIT’A

                Divan edebiyatında belli bir uyak düzeniyle yazılmış olan, dizeleri arasında ölçü birliği bulunan herhangi bir düşünce ya da duyguyu en az ikiden başlamak üzere, en çok on altı beyitte anlatan nazım biçimlerine denir. Gazelde olduğu gibi aa, xa... şeklinde kafiyelenir. Gazelden farklı olarak kıt’alarda makta beyti bulunmaz.

 

                                                                    KIT’A

                                               Kalem olsun eli ol katib-i bed-tahririn

                                               Ki fesad-ı rakamı surunuzu şur eyler

 

                                               Gah bir harf sukütşyle eder nadiri nar

                                               Gah bir nokta kusuriyle gözü kür eyler

                                                                                                              (Fuzuli)

 

                MÜSTEZAT

                Özelliği, beyitleri oluşturan dizelerin sonuna ziyade adı verilen birer küçük dizenin eklenmesidir. Gazel tarzında bir nazım şeklidir. Matla beyti yoktur. Müstezatta, gazelde işlene konular işlenir.

 

                                                               MÜSTEZAT

                                               Bülbül yetişir bağrımı hun etti figanın  

                                                                                              Zabt eyle dehanın

 

                                               Hançer gibi deldi ciğerim tığ-ı zebanın

                                                                                              Te’sir-i lisanın

 

                                               Ah etse nola bülbül-i dil meşhedim üzre

                                                                                              Ta mehşer olunca

 

                                               Çok çekti gam-ı harını gül-zar-ı cihanın

                                                                                              Bu bağ-ı fenanın

                                                                                                              (İzzet Molla)

               

NAZIM BİRİMİ DÖRTLÜK OLANLAR

               

                RÜBAİ

                Dört dizelik bir nazım biçiminin adıdır. Kafiye düzeni aaaa şeklinde olduğu gibi aaxa şeklinde de olabilir. Aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, ölüm gibi konular işlenmiştir. Rübai’nin kendine özgü yirmi dört kalıbı vardır. Rübai Farslılara aittir Rübai’nin en büyük şairi İranlı Ömer Hayyam’dır.

 

                                               Ta boynuma saldı ol ham-ı zülf kemend

                                               Tedbir ile açılmadı boynumdan bend

                                               Çok pend verildi olmadı faide-mend

                                               Yetmez mi mana pend veren halka bu pend

                                                                                                              (Fuzuli)

 

                TUYUĞ (TUYUK)

                Dört dizelik bir nazım biçimidir. Kafiye bakımından Rübainin özelliklerini taşır. Aruzun sadece failatün, failatün, failün kalıbıyla yazılır. Konu sınırlaması yoktur. En çok aşk, onun  yüzünden çekilen acılar ve şarap için söylenmiştir. Türklere ait olan bir nazım biçimidir.

                Kadı Burhanettin ve Nesimi tuyuğları ile meşhur olmuşlardır.

 

                                                                             

                                               Alemi yüzün gülistan eylemiş

                                               Bülbülü sermest ü hayran eylemiş

                                               Amberin zülfün perişan eylemiş

                                               Mahını ebrinde pinhan eylemiş

                                                                                                              (Nesimi)

 

                MURABBA

                Nazım biçimi dörtlük olan nazım şekillerinden biridir. İlk dörtlük kendi arasında kafiyelidir. İkinci dörtlükten itibaren ilk üç mısra kendi arasında; dördüncü mısra ise birinci dörtlükle kafiyelidir. (aaaa, bbba, ccca)

 

                                               MURABBA’-I MÜTEKERRİR

                                               Perişan-halin oldum sormadın hal-i perişanım

                                               Gamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım

                                               Ne dersin rüzgarım böyle mi geçsin güzel hanım

                                               Gözüm canım efendim sevdiğim devletlü sultanım

 

                                               Esir-i dam-ı aşkın olalı senden vefa görmen

                                               Seni her kanda görsem ehl-i derde aşina görmen

                                               Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmen

                                               Gözüm canım efendim sevdiğim devletlü sultanım

                                                                                                              (Fuzuli)

 

                ŞARKI

                Besteyle okunmak için yazılan dörder dizelik bentlerden meydana gelen nazım biçimidir. Bent sayısı   3-5 ‘tir. Genellikle üçüncü ve dördüncü dizeler nakarattır.

                abab, cccb, dddb... şeklinde kafiyelenir. Şarkılar aşk şiirleridir. Şarkı, Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir.

                Şarkılarda günlük hayat, aşk, sevgi gibi konular işlenir. Halk deyişleri, günlük hayata ait söyleyişler kullanılır.

                Nedim şarkı türünün en önemli ismidir. Yeni edebiyatımızda ise Yahya Kemal, şarkı türünü ustalıla kullanmıştır.

                              

                                                              ŞARKI

                                               Sevdiğim canım yolunda hake yeksan olduğum

                                               İyddir çık naz ile kurban olduğum

                                               Ey benim aşkınla bülbül gibi nalan olduğum

                                               İyddir çık naz ile seyrana kurban olduğum

 

                                               Cümle yaran sana uşşak olduğun bilmez misin

                                               Cümlenin takatların tak olduğun bilmez misin

                                               Şimdi alem sana müştak olduğun bilmez misin

                                               İyddir çık naz ile seyrana kurban olduğum....

                                                                                                              (Nedim)

 

                BEŞLİLER

               

                MUHAMMES

                Her bendi 5 dizeden oluşan nazım biçimine denir. İlk bendin dört ve beşinci ya da yalnız beşinci dizesi öteki bentlerin sonunda yineleniyorsa muhammes-i mütekerrir adını alır. Kimi zaman her bendin ilk 3 dizesi kendi aralarında uyaklı olduğu halde, son ikisi bütün bentlerle aynı uyağı alır. Dört ve beşinci dizeler nakarat olarak da yinelenebilir. Her konuda muhammes yazıldığı gibi, muhammes biçimiyle şarkılar da yazılır.

 

                                                      MUHAMMES-İ MÜTEKERRİR

                                               Şeh-rah-ı muhabbet ki tarik-ı ezelimdir

                                               Ser-menzil-i aşk eski mekan ü mahalimdir

                                               Yoldan koyan amma beni tül-i emelidir

                                               Bu çak-i giribana sebeb kendi elimdir

                                               Hep çekticeğim kendi ceza-yı amelimdir

                                                                                                              (Enderunlu Vasıf)

                TARDİYE

                Tardiye, muhammesin özel bir biçimdir. Muhammes aruzun her kalıbıyla yazıldığı halde, tardiye yalnız mef’ulü mefa’ilün fa’ulün kalıbıyla yazılır. Tardiyenin muhammesten ayrılan ikinci özelliği de, temel uyağın bentlerin yalnız beşinci dizelerinde olmasıdır. Her bendin ilk 4 dizesi de kendi arasında uyaklıdır.

 

                                               Bir şaha esir oldu kim dil

                                               Her bendesi Kahraman-ı katil

                                               Gamzeyle sitemde la’li yek-dil

                                               Bigane nigahı kana mail

                                               Tir-i gamı cana aşinadır.

                                                                                                              (Şeyh Galip)

 

                TAHMİS

                Tahmisin, sözlük anlamı “beşleme, beşli duruma getirme” dir. Bir gazelin beyitlerinin üstüne aynı ölçü ve uyakta üçer dize ekleyerek yazılmış muhammese denir. Gazelde matladan sonraki beyitlerin birinci dizeleri serbest olduğu için, tahmis o dizenin uyağına göre yapılır.

                                              

                                               Hiras-ı fitne saldın dehre ey bi-dad neylersin

                                               Kopardın yer yer aşub-ı kıyamet-zad neylersin

                                               Perişanlıklar ettin nev-be-nev icad neylersin

                                               “Dağıttın hab-ı naz-ı yarı ey feryad neylersin

                                               “Edip fitneyle dünyayı harab-adab neylersin”

                                                                                                              (Naili-i Kadim)

 

                TAŞTİR

                Taştir, tahmisin başka bir biçimidir. Tahmiste gazelin her beytinin üstüne eklenen üç dize, taştirde beyitlerin arasına konur. Taştirde de eklenen dizelerin gazelin ölçü ve uyağıyla uyuştuğu gibi beytin anlamıyla da kaynaşması gerekir. Taştire dizelerin iki yana ayrılmasından dolayı tahmis-i mutarraf ya da kısaca mutarraf da denir.

               

                                                             TAŞTİR-İ GAZEL-İ BAKİ

                                               “Ferman-ı aşka can iledir inkıyadımız”

                                               Pürdür hayal-i yar ile her lahza yadımız

                                               Mevküfdur o maha samim-i fuadımız

                                               Ahir varınca haddine hesti-i şadımız

                                               “Hükm-i kazaya zerre kadar yok inadımız

                                                                                                              (Yahya Kemal Beyatlı)

 

                ALTILILAR

               

                MÜSEDDES

                Bentleri 6 dize olan nazım biçimine denir. Uyak düzeni genellikle şöyle olur ki böyle müseddese, müseddes-i müzdevic denir :  aaaaaa,    bbbbba,   ccccca,    ddddda.....

 

                                               Firaşım seng-i hara puşişim şevk-ı kıtad olsun

                                               Yerim beytü’l-hazen karım figan-ı girye-zad olsun

                                               Ten-i mecruhuma ta’n-ı adu zahm-ı ziyad olsun

                                               Edenler gönlümü azürde mesrunü’l-fuad olsun

                                               Yıkanlar hatır-ı na-şadımı ya Rabbi şad olsun

                                               Benimçün na-murad olsun diyenler ber-murad olsun

                                                                                                              (Naili-i Kadim)

 

                TESDİS

                Tahmis gibidir, yalnız gazelin beyitleri üstüne 3 yerine aynı ölçü ve uyakta 4 dize eklenerek yazılan nazım biçimine denir. Az kullanılmıştır.

 

                YEDİLİLER

                Bentlerinin dize sayısı 7 olan nazım biçimidir. Müsebba denilir. Hemen hemen hiç kullanılmamıştır.

 

               

                TERKİB-İ BENT

                Bentlerden kurulmuş bir nazım şeklidir. Bent bölüm demektir. Her bölüm 7 ya da 10 beyitten oluşur. Bölüm sayısı7 ile 12 arasında değişir. Her bent arasında vasıta beyti veya bendiye denilen bağlama beyitleri vardır.

                Bentlerin kafiye düzeni gazeldeki gibidir. Terkib-i bentlerde şairin felsefi düşünceleriyle toplumsal konular işlenir. Mersiyeler de terkib-i bent biçimiyle yazılabilir.

                Terkib-i bentin en ünlü üstadı Bağdatlı Ruhi’dir. Tanzimat şairi Ziya Paşa da bu türün başarılı örneklerini vermiştir.

 

                                                            TERKİB-İ BENT

Sanmam bizi kim şire-i engür ile mestiz

Biz ehl-i harabattanız mest-i elestiz

 

                                               Ter-damen olanlar bizi alude sanır lik

                                               Biz mail-i bus-i leb-i cam u kef-i destiz

 

                                               Sadrın gözetip neyleyelim bezm-i cıhanın

                                               Pay-ı hum-ı meydir yerimiz bade-perestiz

                                                                                                              (Ruhi)

 

                TERCİ-İ BENT

                Terci-i bent şekil bakımından terkib-i bent’e benzer. Yalnız terkib-i bent’de sürekli değişen vasıta beyti terci-i bentte aynen tekrar edilir. Yani bentler arasındaki bağlantı aynı beyitle yapılır. Terci-i bent yazmak daha güçtür.

                Edebiyatımızda en ünlü terci i bent yazarı Tanzimat şairi Ziya Paşa’dır. Terci i bendler daha çok felsefi konularda yazılır. Allah’ın kudreti, kainatın sırları, tabiatın zıtlıkları işlenir.

 

                                                                            TERCİ-İ BEND

                                               Kabul eyler mi ya Rab zahm-ı pür-nasurumuz bih-büd

                                               Kalır mı yoksa bu ateşle dağ-ı dil gibi pür-dud

 

                                               Alırsa pençeye yazık beni bu baht-ı na-mes’ud

                                               Kıyamet kopsa gevher tutsa alem olmayam hoşnud

 

                                               Ferah namın dahi yad edemez bu can-ı zehr-alud

                                               Rızadır çaresi her ne dilerse hazret-i Ma’bud

 

                                               Bela mevc-aver-i gird-ab-ı hayret na-huda na-bud

                                               Adem sahillerin tuttu diriga bang-i na-mevcud

                                                                                                              (Şeyh Galip)

 

                NAZIM TÜRLERİ

 

                TEVHİD VE MÜNACAAT

                Tanrı’nın birliğini ve ululuğunu anlatan şiirlere tevhid, Tanrı’ya karşı yapılan yalvarış ve yakarışları anlatan şiirlere de münacaat denir. Tevhid ve münacaat kutsal bir konu olduğundan divanların en başında yer alır. Tevhid ve münacaatlar genellikle kaside biçimiyle yazılır. Bu konular için öteki nazım biçimleri de kullanılmıştır.

 

                NA’T

                Hz. Muhammed’i övmek için yazılan şiirlere denir. Hz. Muhammed’in türlü vasıflarıyla birlikte mucizeleri de anlatılır. Na’tlar genellikle kaside biçimiyle yazılır. Bu konuda öteki nazım biçimleri de kullanılmıştır. Divan edebiyatında en tanınmış na’t Fuzuli’nin Su Kasidesi’dir.

 

                MERSİYE

                Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak için yazılan şiirlere denir. Divan edebiyatında mersiyelerin terkib-i bend biçimiyle yazılması bir gelenek haline gelmiştir. Terci-i bend biçimiyle yazılmış mersiyeler de vardır.

 

 

                MEDHİYE

                Bir kimseyi övmek için yazılan şiirlere denir. İki türlüdür: Birincisi padişah, vezir, şeyhülislam gibi yaşayan devlet büyükleri için yazılır. İkincisi dört halife ve başka din ve tarikat uluları için yazılanlardır. Dört halife için yazılan medhiyelere medh-i çihar-yar-ı güzin denir. Medhiyeler genellikle kaside biçimiyle yazılır. Öteki nazım biçimleriyle de yazılmıştır. Divan edebiyatında en çok işlenmiş konudur.

 

                HİCVİYE

                Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan şiirlere denir. Divan edebiyatında medhiyelerde olduğu gibi, hicviyelerde de abartılı bir üslup kullanır. Hicvedilen kişi, kişiliğinin gerçek yönleriyle ilgisi olmayan yergi ve sövgülerle yerin dibine batırılır.

 

                FAHRİYE

                Şairlerin kendilerini övmek için yazdıkları şiirlere denir. Her ne kadar insanın kendisini övmesi hoş karşılanan bir davranış olmasa da, divan şairleri bu fahriyelerinde sanatkarane bir gurula şiiri ve şairliği övmüşlerdir. Divan edebiyatında Nef’i fahriyeleriyle tanınmıştır.

                Fahriyeler, genellikle kasideler içinde bir bölüm olarak bulunur. Bunun dışında ayrı bir nazım biçimiyle ya da bir gazelin makta beytinde şair fahriye söyleyebilir.

 

                                                                   HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

 

                ANONİM HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ

 

                MANİ

                Maniler hecenin yedili kalıbı ile söylenir. Bir dörtlükten oluşur. Kafiye düzeni aaxa  şeklindedir. Manide ilk iki dize, kendinden sonra gelen ve asıl maksadı anlatacak olanlardan ayrılır. Manilerde konu sınırı yoktur. Aşk, toplum olayları, ölüm, iyilikler, evlat sevgisi...

                Mani’nin kesik mani, yedekli mani, cinaslı mani gibi türleri vardır.

 

                                               Dere boyu saz olur

                                               Gül açılır yaz olur

                                               Ben yarime gül demem

                                               Gülün ömrü az olur

 

                TÜRKÜ

                Anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli olan Türküler de vardır. Türkü, yapısı yönünden iki bölümden oluşur. Birinci bölüm türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür. Buna bent adı verilir. İkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan nakarattır. Buna kavuştak ya da bağlama denir. Türküler 8’li (4+4=8) veya 11’li (4+4+3=11) hece ölçüsü ile söylenir. Aşk, tabiat, sevgi ve güzellik konuları işlenir. Türkülerin konusu ve şekil yapısı devirden devire ve çevreden çevreye değişir.

 

                NİNNİ

                Annenin çocuğunu uyutmak için belli bir ezgiyle söylediği sözlü edebiyat ürünleridir. Anne çocuğuna ilişkin isteklerini, iyi dileklerini, kendi sevincini, üzüntülerini anlatır. Ninni tek veya birden fazla dörtlükten oluşabilir. 7,8 ve 9’lu hece ölçüsü ile söylenir. Genellikle dört mısra kendi arasında kafiyelidir.

 

                                               Dandini dandini dasdana

                                               Danalar girmiş bostana

                                               Kov bostancı danayı

                                               Yemesin lahanayı

                                               Lahanayı yemez kökünü ver

                                               Benim oğlum lokum şekeri yer

                                               Uyusun da büyüsün ninni

                                               Tıpış tıpış yürüsün ninni

 

                AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞERKİLLERİ

 

                KOŞMA

                Halk edebiyatı nazım şekillerinin en çok kullanılan türüdür. Genel olarak on birli hece ölçüsüyle söylenir. (6+5) ya da (4+4+3) duraklıdır. Dize kümelenişi bakımından dörtlükler halindedir. Dörtlük sayısı en az üçtür, on ikiden de yukarı çıkmaz. Son parçada ozanın adı yer alır. Kafiye düzeni abab, cccb, dddb... şeklindedir.

                Sevgi, doğa, türlü acılar, insanlık sevgisi, yiğitlik gibi konular işlenir.

                Koşmalar genellikle; doğa ve insan sevgisini içeriyorsa güzelleme, yiğitlikten söz ediyorsa koçaklama, şahısların ve toplumun kötü yönlerini tenkit ediyorsa taşlama adını alır. Koşmalar ait olduğu şiir türü bakımından çoğunlukla liriktir.

               

                                               Keklik gibi taştan taşa sekerek

                                               Gerdan açıp gelişini sevdiğim

                                               Sağa sola taksim etmiş örgüsün

                                               Onar onar bölüşünü sevdiğim

 

                                               On altıya karar verdim yaşını

                                               Yenice sevdaya salmış başını

                                               El yanında yıkar gider kaşını

                                               Tenhalar gülüşünü sevdiğim

                                              

                                               Sarardı gül benzim soldu diyerek

                                               Hasret kıyamete kaldı diyerek

                                               Hani Ruhsati de noldu diyerek

                                               Arayıp da buluşunu sevdiğim

                                                                                                              (Ruhsati)

 

                DESTAN

                Destan, her türlü konuyu içine alan, dörtlük esası üzerine düzenlenen, biçim bakımından koşma gibi, fakat ondan daha uzun bir nazım biçimidir. Dörtlüklerle söylenen destanda, dörtlük sayısı sınırlı değildir. Hece ölçüsünün 11’li kalıbı ile söylenir. Konu olarak toplumu ilgilendiren, heyecana getiren olaylar ele alınır.

                Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı meşhurdur.

 

                                                        BOSNA DESTANI

                                               Bosnalı der behey devletlü vezir

                                               Nemse kralının kasdı bizedir

                                               Duydu Bosna askerinin geldiğin

                                               Şüpheniz olmasın fırsat gözetir

 

                                               Urdu taburları geldi kaleye

                                               Kasd eyledi hasmın ol havaliye

                                               Geldi İslam askeri kelle kelleye

                                               İmdad-ı Hak ile nusrat bizimdir.

                                                                                                              (Aşık Ahmet)

 

                SEMAİ

                Semai, dize kümelenişi, uyak örgüsü bakımından koşma gibidir. Ondan ayrılan yönleri bestesi, ölçüsü ve dörtlük sayıdır. Semai genel olarak sekizli hece ölçüsü ile yazılır. Dörtlük sayısı 3 veya 5-6’dır. En güzel semailer aşk üzerine, ayrılık acıları üzerine söylenmiştir.

                Karacaoğlan semaileri ile tanınan bir aşıktır.

 

                                               Gönül gurbet ele varma

                                               Ya gelinir ya gelinmez

                                               Her dilbere meyil verme

                                               Ya sevilir ya sevilmez

 

                                               Bahçemizde nar ağacı

                                               Kimi tatlı kimi acı

                                               Gönüldeki dert ilacı

                                               Ya bulunur ya bulunmaz

 

                                              

 

 

                                               Deryalarda olur bahri

                                               Doldur ver içem zehri

                                               Sunam gurbet elin kahrı

                                               Ya çekilir ya çekilmez

 

                                               Emrah der ki düştüm dile

                                               Bülbül figan eyler güle

                                               Güzel sevmek bir sarp kale

                                               Ya alınır ya alınmaz

                                                                                                              (Erzurumlu Emrah)

 

                VARSAĞI

                Halk edebiyatında çok yaygın olmayan bir nazım şeklidir. İlk olarak Toroslarda yaşayan Varsak boyundan ozanlar tarafından kullanılmıştır. Kendine özgü bir bestesi vardır. Müziğinde ve sözlerinde, meydan okuyan, babacan, erkekçe bir hava duyulur. Hece ölçüsünün sekizli kalıbıyla söylenir.

                Varsağının diğer nazım şekillerinden farkı, bestesi be “bre, behey, hey” gibi ünlemlere yer verilmesidir. Konu olarak hayattan ve talihten şikayet işlenir.

 

                                               Bre ağalar bre beğler

                                               Ölmeden bir dem sürelim

                                               Gözümüze kara toprak

                                               Dolmadan bir dem sürelim

 

                                               Aman hey Allahım aman

                                               Ne aman bilir ne zaman

                                               Üstümüzde çayır çemen

                                               Bitmeden bir dem sürelim

                                                                                                              (Karacaoğlan)

 

                AŞIK EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ

               

                GÜZELLEME

                Doğa güzelliklerini anlatmak ya da kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek için yazılan şiirlerdir.

 

                                               Dinleyin ağalar medhin eyleyim

                                               Elma yanaklımın kara kaşlımın

                                               O gül yüzlerine kurban olayım

                                               Dal gerdanlımın da sırma saçlımın  ...

                                                                                                              (Karacaoğlan)

 

                TAŞLAMA          

                Bir kimseyi ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.

                                              

                                               Bir vakte erdi ki bizim günümüz

                                               Yiğit belli değil mert belli değil

                                               Herkes yarasına derman arıyor

                                               Deva belli değil dert belli değil ...

                                                                                                              (Ruhsati)

 

                KOÇAKLAMA

                Coşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve döğüşleri anlatan şiirlerdir. Halk şiirinde en güzel koçaklamalar Köroğlu’nundur.

                                              

                                               İki koçak bir araya gelende

                                               Görelim ne işler meydan içinde

                                               Kesilir kelleler boşalır kanlar

                                               Yeğin olur leşker meydan içinde ...

                                                                                                             (Köroğlu)

 

               

                AĞIT

                Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan acıları anlatmak amacıyla söylenen şiirlerdir. Ölümden duyulan üzüntüyle birlikte ölenin iyilikleri de anlatılır.

                Anonim halk şiiri malı olan ağıtlar da vardır. Bunlar genellikle genç yaşta ölen kız ve delikanlılar için söylenir. Ayrıca gelin olup anasının evinden ayrılan kızlar için de ağıtlar yakılır.

 

Sefil baykuş ne gezersin

                                               Yok mudur vatanın illerin hani

                                               Küsmüş müsün selamımı almadın

                                               Şeyda bülbül şirin dillerin hani

 

                                               Ecel tuzağını açamaz mısın

                                               Açıp ta içinden kaçamaz mısın

                                               Azad eyleseler uçamaz mısın

                                               Kırık mı kanadın kolların hani

                                                                                                              (Hıfzi)

 

                TEKKE – TASAVVUF EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ

 

                İLAHİ

                Allah’ı övmek ve ona yalvarmak için yazılan şiirlere denir. Özel bir ezgiyle okunur. Hecenin 7’li, 8’li ve 11’li kalıbıyla söylenir.

               

                                               Aşkın aldı benden beni

                                               Bana seni gerek seni

                                               Ben yanarım dün ü günü

                                               Bana seni gerek seni

 

                                               Ne varlığa sevinirim

                                               Ne yokluğa yerinirim

                                               Aşkın ile avunurum

                                               Bana seni gerek seni ...

                                                                                                              (Yunus Emre)

 

                NEFES

                Bektaşi şairlerin söyledikleri tasavvufi şiirlere denir. Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki vahdet-i vücut düşüncesi anlatılır. Bunun yanında Hz. Muhammed ve Hz. Ali için övgüler de söylenir. Nefeslerde, kalenderane ve alaycı bir üslup dikkati çeker.

                                              

                                               Güzel aşık cevrimizi

                                               Çekemezsin demedim mi

                                               Bu bir rıza lokmasıdır.

                                               Yiyemezsin demedim mi

 

                                               Bu dervişlik bir dilektir.

                                               Bilene büyük devlettir.

                                               Yensiz yakasız gömlektir

                                               Giyemezsin demedim mi ...

                                                                                                              (Pir Sultan Abdal)

 

                NUTUK

                Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.

               

                                               Evvel tevhid sürer mürşid dilinden

                                               Enişir canına fazlı Huda’nın

                                               Kurtulursun emarenin elinden

                                               Erişir canına fazlı Huda’nın

 

 

                                               İkincide verir lafzatu’llahı

                                               Anda keşf ederler sıfatu’llahı

                                               Hasenat yeter der eder günahı

                                               Erişir canına fazlı Huda’nın

 

                DEVRİYE

                Devir kuramını anlatan şiirlere denir. Devir kuramı Hz. Muhammed’in “Ben nebi iken Adem su ile çamur arasındaydı.” Hadisi ile ilgilidir. Mutasavvıflara göre vücut halindeki Hz. Muhammed, yeryüzüne sonradan gelmiştir. Halbuki ruh halindeki Hz. Muhammed ezelden beri vardı. Vakti gelen rıh maddi aleme iner. Önce cemadata (cansız varlıkalra) sonra nebata (bitkilere), hayvana, insana en sonra da İnsan-ı Kamil’e geçer. Oradan da Allah’a döner ve onunla birleşir. Bu inişe nüzul, tekrar Allah’a dönüşe de huruc denir. Bu inişi ve çıkışı anlatan şiirlere devriye denir.

 

                                               Ak süt iken kızıl kana karışıp

                                               Emr-i Hak’la coşup cevlana geldim

                                               Ma-i cari ile akıp yarışıp

                                               Katre-i na-çizden ummana geldim

 

                                               Dokuz ay on gün batn-ı maderde

                                               Kudretten gözüme çekildi perde

                                               Vaktim tamam olup ahiri yerde

                                               Çıkıp ten donundan cihana geldim ...

 

                ŞATHİYYE

                İnançlardan teklifsizce, alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Görünüşte saçma sanılan bu şiirlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili değişik konulara değindiği anlaşılır.

 

                                               Çıktım erik dalına

                                               Anda yedim üzümü

                                               Bostan ıssı kakıyıp

                                               Der ne yersin kozumu

 

                                               Kerpiç koydum kazana

                                               Poyraz ile kaynattım

                                               Nedir deyi sorana

                                               Bandım verdim özünü ...

                                                                                                              (Yunus Emre)

 

                ARUZ ÖLÇÜSÜYLE YAZILAN HALK ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ

 

                DİVAN

                Aruzun, fa’ilatün fa’ilatün fa’ilatün fa’ilün kalıbıyla gazel, murabba, muhammes, müseddes biçiminde yazılan şiirlerdir. Saz şairlerince özel bir ezgiyle okunur. Musammat olanları da vardır.

               

                                               Ser-nigun kıldık zamanın saga-ı minasını

                                               Çekmeyiz şimden gerü sakinin istiğnasını

               

                                               Sagarından badesinden neş’esinden çektik el

                                               Başına çalsın felek ahval-i na-ber-casını ...

                                                                                                              (Mekki)

 

                KALENDERİ

                Aruzun, mef’ulü mefa’ilü mefa’ilü fa’ilün kalıbıyla gazel, murabba, muhammes, müseddes biçiminde yazılan şiirlerdir. Özel bir ezgiyle okunur. Uyak düzeni, divan ve semainin aynıdır.

 

                                               İçtin mi a canım yine mestane durursun

                                               Gamzen gibi aşıklara bigane durursun

 

 

 

                                               Kimden söz işittin ki cefa hakkına dair

                                               Böyle güzelim hatırı virane durursun ...

                                                                                                              (Tokatlı Nuri)

 

                SELİS

                Aruzun, fe’ilatün fe’ilatün fe’ilatün fe’ilün kalıbıyla yazılan gazellere denir. Murabba, muhammes, müseddes biçimiyle yazılmış selisler de vardır. Uyak düzeni, divan, semai ve kalenderi de olduğu gibidir.

 

                                               Gide mi haşre kadar hüzn ile firkat acaba

                                               Yoksa hasıl ola mı yar ile vuslat acaba

               

                                               O mürüvvetsiz o zalim o sitem-karenin ah

                                               Eremi damenine dest-i meserret acaba

                                                                                                              (Tokatlı Nuri)

 

                SATRANÇ

                Aruzun, müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün kalıbıyla musammat gazel biçiminde yazılan şiirlere denir. Dizelerin uyaklı parçaları alt alta dizilirse müfte’ilün müfte’ilün ölçüsünde ve dörtlüklerden oluşan bir biçim ortaya çıkar.

 

                                               Medhine meddah olalım hüsrev-i hüban güzele

                                               Vasfına sözler bulalım dinleyene yaran güzele

 

                                               Benzeyemez hür u melek hidmetine çektik emek

                                               Dişleri zer şane gerek zülfü perişan güzele

                                                                                                              (Aşık Dertli)

 

                VEZN-İ AHAR

                Aruzun, müstef’ilatün müstef’ilatün müstef’ilatün müstef’ilatün kalıbıyla murabba biçiminde yazılır. Uyak düzeni murabba’a benzer. Her dizesi bir müstef’ilatün parçasına uyan 4 söz öbeğine bölünmüştür. Birinci dizenin parçalarını dolduran sözler, sırasıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü dizelerin ilk parçaları olarak yinelenir. Bu düzene göre birinci dize ile 4 dizenin birinci parçalarını dolduran sözler, yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı olur. Bunun gibi, ikinci parçalar ikinci dize ile, üçüncü parçalar üçüncü dize ile, dördüncü parçalar dördüncü dize ile yukarıdan aşağıya okunduğunda aynıdır.

 

 

 

 

 

                                              

                                              

                                                                             

               

 

                                              

               

                                              

               

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder